Tom'u Mary'yi öpmesi için cesaretlendirdim.
- I dared Tom to kiss Mary.
Tom Mary'yi bunu yapması için cesaretlendirdi.
- Tom dared Mary to do that.
Planıma hayır demeye cesaret edemedi.
- He dared not say no to my plan.
O, soğuk algınlığına yakalanma korkusuyla odadan ayrılmaya cesaret edemiyor.
- She doesn't dare leave the room for fear she should catch cold.
Hayat ya cesur bir macera ya da hiçbir şeydir.
- Life is either a daring adventure or nothing.
Leyla'nın cesur planı işe yaradı.
- Layla's daring plan worked.
The cocky rascal kept accepting his mates' crazy dares.