dıştan

listen to the pronunciation of dıştan
التركية - الإنجليزية
externally
outside
nonessential; acquired
external
from the outside, externally
from the outside, externally; external
outboard
from without
phil. extrinsic; adventitious
outwardly
from outside
outward
without
on the surface
dış
exterior
dış
external

Women's faces are often more beautiful when they take their clothes off, for they then stop thinking about their external appearance. - Kadınların yüzü giysilerini çıkardıklarında çoğunlukla daha güzeldir, zira onlar o zaman dış görünüşleri hakkında düşünmekten vazgeçerler.

That politician is well versed in internal and external conditions. - O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.

dış
outer

The outer part of the ear is made of cartilage. - Kulağın dış tarafı kıkırdaktan yapılmıştır.

Is there life in outer space? - Dış uzayda yaşam var mı?

dıştan dışa ölçü
outside measurementsoverall dimension
dıştan gelen
extrinsic
dıştan gelen
adventitious
dış
extrinsic
dış
outward

Sami's body had no outward sign of visible trauma. - Sami'nin cesedinde hiçbir görünür dış travma işareti yoktu.

No matter how we try, it is impossible to distinguish good people from bad people by outward appearances. - Ne yaparsak yapalım, iyi insanları kötü insanlardan dış görünüşlerine bakarak ayırmak imkansızdır.

dış
foreign

He is well versed in foreign affairs. - O dışişlerinde iyi deneyimlidir.

The Foreign Minister was a puppet. - Dışişleri Bakanı bir kuklaydı.

dış
{s} out

I'm going to go out this afternoon. - Bu öğleden sonra dışarıya çıkacağım.

I wish you would shut the door when you go out. - Keşke dışarı çıktığın zaman kapıyı kapatsan.

dış
off

He rushed out of the office. - O ofisten dışarı fırladı.

You are off the point. - Konunun dışına çıktın.

dış
(Askeri) outlying
dış
outdoor

It is getting dark outdoors. - Dışarıda hava kararıyor.

She doesn't get outdoors much. - O, evin dışına fazla çıkmaz.

dış
(Biyokimya) peripheral
dış
(Otomotiv) threat

Both we and the Soviets face the common threat of nuclear destruction and there is no likelihood that either capitalism or communism will survive a nuclear war. - Biz ve sovyetler nükleer yıkımın alışılmış tehditiyle yüz yüzeyiz ve hem kapitalizmin hem komunizmin nükleer bir savaşla mücadele etmesi olasılık dışı.

dış
{s} salient
dış
appearance

No matter how we try, it is impossible to distinguish good people from bad people by outward appearances. - Ne yaparsak yapalım, iyi insanları kötü insanlardan dış görünüşlerine bakarak ayırmak imkansızdır.

She managed to keep up appearances. - O, dışarıya belli etmedi.

dış
exogenous
dış
outside

Outside of him, no one else came to the party. - Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.

Shall we take this outside? - Bunu dışarı götürelim mi?

dış
exteriors
dış
outher
dış
outer appearance; outer covering
dış
superficial
dış
external, outer
dış
offshore
dış
outside, exterior; outer; external; foreign
dış
ecto

Despite medical advances, ectopic pregnancy remains a significant cause of maternal mortality worldwide. - Tıbbi gelişmelere karşın dış gebelik, dünya çapındaki anne ölümlerinin önemli bir nedeni olmaya devam etmektedir.

dış
outside, exterior
dış
exo

The exosphere is the outermost layer of our atmosphere. - Ekzosfer atmosferimizin en dış tabakasıdır.

Exoplanets are planets that are outside the solar system. - Ötegezegenler, güneş sistemi dışındaki gezegenlerdir.

dış
(Geometri) circumscribed
dış
without

I never go out without buying something. - Ben bir şey satın almadan asla dışarı çıkmam.

It is very cold outside. You'll catch a cold without a coat. - Dışarıda hava çok soğuk, ceketsiz üşüteceksin.

التركية - التركية
Aslında olmayıp sonradan ve dışarının etkisiyle ortaya çıkan (düşünceler)
dış
Görülen, içte bulunmayan yüzey
dış
İki veya ikiden çok şeyde merkeze daha uzak olan
dış
Açık havada geçen sahneleri içine alan çekim
dış
Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı
dış
Bireyin ötesinde bir varlığı olan
dış
Bostanlar, bağlar, sürülmüş tarlalar."- A. Haşim
dış
Yabancı ülkelerle ilgili
dış
Somut kavramlarda iki veya ikiden çok şeyde merkeze daha uzak olan
dış
Bir kimsenin görünüşü, durum ve davranışları
dış
Bir konunun kapsamına girmeyen şey
dış
Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı: "Hafta sonunda şehrin dışına çıkıyoruz. Şehrin artık dışındayız
dıştan
المفضلات