dışta

listen to the pronunciation of dışta
التركية - الإنجليزية
external
off
dış
exterior
dış
external

Women's faces are often more beautiful when they take their clothes off, for they then stop thinking about their external appearance. - Kadınların yüzü giysilerini çıkardıklarında çoğunlukla daha güzeldir, zira onlar o zaman dış görünüşleri hakkında düşünmekten vazgeçerler.

That politician is well versed in internal and external conditions. - O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.

dış
outer

The cerebral cortex is the brain's outer layer. - Serebral korteks beynin dış katmanıdır.

Storms have abraded the outer layer of paint. - Fırtınalar boyanın dış tabakasını aşındırdı.

dışta bırakma
(Hukuk) exclusion
dış
extrinsic
dış
outward

Sami's body had no outward sign of visible trauma. - Sami'nin cesedinde hiçbir görünür dış travma işareti yoktu.

No matter how we try, it is impossible to distinguish good people from bad people by outward appearances. - Ne yaparsak yapalım, iyi insanları kötü insanlardan dış görünüşlerine bakarak ayırmak imkansızdır.

dış
foreign

The Foreign Minister was a puppet. - Dışişleri Bakanı bir kuklaydı.

The government was obliged to make changes in its foreign policy. - Hükümet, dış politikasında değişiklikler yapmak zorunda kaldı.

dış
{s} out

Go out and breathe some fresh air instead of watching TV. - Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al.

Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection. - Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.

dış
off

Be sure to turn off the gas before you go out. - Dışarı çıkmadan önce gazın kapalı olduğundan emin olun.

You are off the point. - Konunun dışına çıktın.

dış
(Askeri) outlying
dış
outdoor

Tom doesn't play outdoors much. - Tom dışarıda çok oynamaz.

She doesn't get outdoors much. - O, evin dışına fazla çıkmaz.

dış
(Biyokimya) peripheral
dış
(Otomotiv) threat

Both we and the Soviets face the common threat of nuclear destruction and there is no likelihood that either capitalism or communism will survive a nuclear war. - Biz ve sovyetler nükleer yıkımın alışılmış tehditiyle yüz yüzeyiz ve hem kapitalizmin hem komunizmin nükleer bir savaşla mücadele etmesi olasılık dışı.

dış
{s} salient
dış
appearance

Women's faces are often more beautiful when they take their clothes off, for they then stop thinking about their external appearance. - Kadınların yüzü giysilerini çıkardıklarında çoğunlukla daha güzeldir, zira onlar o zaman dış görünüşleri hakkında düşünmekten vazgeçerler.

She managed to keep up appearances. - O, dışarıya belli etmedi.

dış
exogenous
dış
outside

Outside of him, no one else came to the party. - Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.

Innovators think outside the box. - Yenilikçiler televizyonun dışında düşünüyorlar.

dış
exteriors
dış
outher
dış
outer appearance; outer covering
dış
superficial
dış
external, outer
dış
offshore
dış
outside, exterior; outer; external; foreign
dış
ecto

Despite medical advances, ectopic pregnancy remains a significant cause of maternal mortality worldwide. - Tıbbi gelişmelere karşın dış gebelik, dünya çapındaki anne ölümlerinin önemli bir nedeni olmaya devam etmektedir.

dış
outside, exterior
dış
exo

The exosphere is the outermost layer of our atmosphere. - Ekzosfer atmosferimizin en dış tabakasıdır.

How do scientists detect exoplanets? - Bilim adamları dış gezegenleri nasıl tespit ediyor?

dış
(Geometri) circumscribed
dış
without

Tom told Mary that it was too cold to go outside without a coat. - Tom Mary'ye paltosuz dışarı gidilmeyecek kadar çok soğuk olduğunu söyledi.

I never go out without buying something. - Ben bir şey satın almadan asla dışarı çıkmam.

التركية - التركية

تعريف dışta في التركية التركية القاموس.

dış
Görülen, içte bulunmayan yüzey
dış
İki veya ikiden çok şeyde merkeze daha uzak olan
dış
Açık havada geçen sahneleri içine alan çekim
dış
Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı
dış
Bireyin ötesinde bir varlığı olan
dış
Bostanlar, bağlar, sürülmüş tarlalar."- A. Haşim
dış
Yabancı ülkelerle ilgili
dış
Somut kavramlarda iki veya ikiden çok şeyde merkeze daha uzak olan
dış
Bir kimsenin görünüşü, durum ve davranışları
dış
Bir konunun kapsamına girmeyen şey
dış
Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı: "Hafta sonunda şehrin dışına çıkıyoruz. Şehrin artık dışındayız