She has a low sex drive.
- Onun düşük bir cinsel dürtüsü var.
Tom has no drive or ambition.
- Tom'un hiçbir dürtü veya hırsı yok.
Tom felt a sudden urge to leave the room.
- Tom ani bir odayı terk etme dürtüsü hissetti.
Tom felt the urge to confess.
- Tom itiraf etme dürtüsü hissetti.
I felt an impulse to cry out loud.
- Yüksek sesle bağırmak için bir dürtü hissettim.
Sometimes it's hard to resist the impulse to burst out laughing.
- Bazen kahkahayla gülme dürtüsüne karşı koymak zordur.
He could not control his compulsion to kill.
- O, öldürme dürtüsünü kontrol edemedi.