The strongest drive in human nature is the wish to be important.
- İnsan doğasındaki en güçlü dürtü, önemli olmak arzusudur.
Tom has no drive or ambition.
- Tom'un hiçbir dürtü veya hırsı yok.
All forms of life have an instinctive urge to survive.
- Bütün hayvan türleri yaşamak için içgüdüsel dürtüye sahiptir.
I couldn't resist the urge to applaud.
- Ben alkışlama dürtüsüne karşı koyamadım.
It was hard to resist the impulse to wring Tom's neck.
- Tom'un boynunu sıkma dürtüsüne karşı koymak zordu.
I felt an impulse to cry out loud.
- Yüksek sesle bağırmak için bir dürtü hissettim.
He could not control his compulsion to kill.
- O, öldürme dürtüsünü kontrol edemedi.
You complain compulsively.
- Sen dürtü etkisiyle şikayet ediyorsun.
Tom compulsively writes sentences every day.
- Tom dürtü etkisiyle her gün cümleler yazar.
She has a low sex drive.
- Onun düşük bir cinsel dürtüsü var.
A possible side effect of the contraceptive pill is a loss of sex drive.
- Doğum kontrol haplarının olası bir yan etkisi, cinsel dürtüdeki kayıptır.
My wife has no libido since she got pregnant. What can I do?
- Hamile olduğundan beri karımın hiç cinsel dürtüsü yok. Ne yapabilirim?