Tom dropped his pencil.
- Tom kalemini düşürdü.
I almost dropped the plates.
- Ben neredeyse tabakları düşürüyordum.
We must try to bring down costs.
- Maliyetleri düşürmeye çalışmalıyız.
The good harvest brought down the price of rice.
- İyi hasat pirinç fiyatını düşürdü.
The demand was brought down by increases in imports.
- İthalattaki artışla talep aşağı düşürüldü.
Our negotiations to lower export taxes suffered a big setback.
- İhracaat vergilerini düşürme müzakerelerimiz büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı..
The government lowered taxes for lower-income families.
- Hükümet düşük gelirli aileler için vergileri düşürdü.