A car stopped at the entrance.
- Girişte bir araba durdu.
My house is close to a bus stop.
- Evim otobüs durağına yakın.
Halt! Stay right where you are or I'll shoot!
- Dur! Olduğun yerde kal, yoksa vururum!
The car dove into the field and, after bumping along for a time, came to a halt.
- Araba tarlaya daldı ve bir süre sarsıldıktan sonra durma noktasına geldi.
Hold up, what do you think you're doing?
- Dur bakalım, Sen ne yaptığını düşünüyorsun?
The rule holds good in this case.
- Kural bu durumda geçerlidir.
A stop sign instructs drivers to stop before a crosswalk at an intersection.
- Bir dur işareti bir kavşakta yaya geçidinden önce sürücülerin durmasını bildirir.
He failed to see the stop sign at the intersection and hit an oncoming car.
- Kavşaktaki dur işaretini göremedi ve gelen bir arabaya vurdu.
I could scarcely stand on my feet.
- Ayaklarımın üzerinde güçlükle durabiliyordum.
These two are standing abreast.
- Bu ikisi yan yana duruyor.
I stood at the end of the line.
- Sıranın sonunda durdum.
Once the complaining starts, it never ends.
- Bir defa şikayet etmeye başladığında asla durmaz.
Someone is standing at the gate.
- Birisi kapıda duruyor.
I'm worn out, because I've been standing all day.
- Bütün gün ayakta durduğum için yoruldum.
Why are they stalling?
- Onlar neden duruyorlar?
You've stalled the engine.
- Sen motoru durdurdun.