She shed bitter tears.
- O acı gözyaşları döktü.
The girls shed tears after reading the novel.
- Kızlar, romanı okuduktan sonra gözyaşı döktüler.
I spilled coffee on your tablecloth.
- Ben senin masa örtüne kahve döktüm.
I spilled egg on the floor.
- Yumurtayı yere döktüm.
Tom almost spilled his coffee.
- Tom neredeyse kahvesini döküyordu.
I spilled coffee on your tablecloth.
- Ben senin masa örtüne kahve döktüm.
Tom dumped the contents of his briefcase out on the table.
- Tom evrak çantasının içindekileri masaya döktü.
Tom put the fire out by dumping a bucket of water on it.
- Tom üzerine bir kova su dökerek ateşi söndürdü.