dâvet

listen to the pronunciation of dâvet
التركية - الإنجليزية
summons
invitation

I'm grateful for the invitation. - Ben, davet için minnettarım.

I had to decline the invitation because I was ill. - Hasta olduğum için daveti geri çevirmek zorunda kaldım.

citation
call on
call

A few months ago I received a call from Mr Lemond. - Birkaç ay önce Bay Lemond'dan bir davet aldım.

Each member was called upon. - Her üye davet edildi.

invitation, call; party, feast; summons
party

I go to any party I am invited to. - Davet edildiğim herhangi bir partiye giderim.

I asked twenty people to my party but not all of them came. - Yirmi kişiyi partime davet ettim fakat onların hepsi gelmedi.

challenge

It's going to be a big challenge. - Bu büyük bir davet olacak.

Tom accepted Mary's challenge to a tennis match. - Tom Mary'nin bir tenis maçına davetini kabul etti.

vocation
convocation
calling
party, (an) entertainment
entertainment
bid

The corporation invited bids for the construction project. - yolsuzluk, inşaat-yapı projesi için fiyat teklifine davet etti

monition
invite to
invited to
solicit
davet etmek
summon
davet etmek
invite

I'd like to invite you to the party. - Sizi partiye davet etmek istiyorum.

I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him. - Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.

davet etmek
call

My grandson called to invite me over. - Erkek torunum beni davet etmek için aradı.

I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married. - Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.

davet edilen
invitee
davet edilmek
asked to be present
davet edilmek
be invited
davet edilmek
summoned
davet edilmiş
invited
davet etme
(Kanun) citation
davet etmek
challenge
davet etmek
ask out
davet etmek
(Politika, Siyaset) extend an invitation
davet etmek
have round
davet etmek
ask to
davet etmek düello
challenge
davet mektubu
invitation letter
davet vermek
(Konuşma Dili) throw a party
davet etme
Invite
davet etmek
ask

Tom wanted to ask Mary to the prom. - Tom baloya Mary'yi davet etmek istedi.

Tom told me that he intended to ask Mary to the dance. - Tom bana Mary'yi dansa davet etmek istediğini söyledi.

davet mektubu
letter of invitation
davet edici
invitatory
davet edildin mi
are you invited
davet edilmemiş
uninvited
davet etmek
(Hukuk) to invite

I'd like to invite you to the party. - Sizi partiye davet etmek istiyorum.

He was kind enough to invite me. - O, beni davet etmek için yeterince nazikti.

davet etmek
call in
davet etmek
convoke
davet etmek
a) to invite, to call b) to ask (to) c) to challenge d) to summon
davet etmek
court
davet etmek
(düello) challenge
davet etmek
1. to invite. 2. to summon, cite, or subpoena (someone) (to appear before a civil court). 3. to provoke, bring about
davet etmek
bade
davet etmek
bid
davet etmek
cry out
davet sahibi
invitor
davet yapmak
to have a party
davet çıkarmak
send invitation
dansa davet etmek
to ask sb to dance
eve davet etmek
ask over
bahçede verilen davet
garden party
belayı davet etmek
invite trouble
düelloya davet etmek
call out
düelloya davet için yere atılan eldiven
gantlet
düelloya davet için yere atılan eldiven
gage
düelloya davet için yere atılan eldiven
gauntlet
herkese açık davet
open house
içeriye davet etmek
ask smb. in
karşılaşmaya davet etmek
defy
komisyonu .... davet eder
(Hukuk) (yapmaya, etmeye) hereby invites the Commission to
kırmızı dipli mumla davet etmedim ya!
colloq . I didn't beg him to come!
mücâdeleye davet eden kişi
challenger
sükunete davet etmek
call for restraint
tanıkları davet etmek
(Hukuk) summon witnesses (to)
terbiyeye davet etmek
put smb. on one's good behavior
yemeğe davet etmek
ask smb. to dinner
التركية - التركية
Yemekli toplantı: "Nevin'in her aklına estikçe yaptığı davetlerden biriydi."- P. Safa
Yemekli toplantı
Çağrı, çağırma
(Osmanlı Dönemi) çağırma, duâ,. çağrı
(Osmanlı Dönemi) DİABE
(Osmanlı Dönemi) HEBHEBE
(Osmanlı Dönemi) DIAYET
davet etmek
Birinin bir şeye uymasını istemek
davet etmek
Yol açmak
davet etmek
Çağırmak
الإنجليزية - التركية

تعريف dâvet في الإنجليزية التركية القاموس.

davet mektubu
rako