Üç gün boyunca kraker ve suyla yaşadı.
- He lived on crackers and water for three days.
Evdeki her şeyi yediğimizi düşünmüştüm, fakat bir kutu kraker daha buldum.
- I thought we had eaten everything in the house, but I found another box of crackers.
Bu gürültü beni deli ediyor.
- This noise is driving me crazy.
Birçok kişi deli olduğumu düşünür.
- Most people think I'm crazy.
Sizin fikirleriniz çılgınca görünüyor.
- Your ideas sound crazy.
Bu çılgınca gelebilir fakat sanırım ben hâlâ Mary'ye âşığım.
- It might sound crazy, but I think I'm still in love with Mary.
Yaşamını riske atman çılgınlık.
- It is crazy of you to put your life at risk.
Kapıyı açık bırakması çılgınlık.
- It is crazy of him to leave the door open.
Tom tatlılara düşkündür.
- Tom's crazy about sweets.
Tom sana divane oluyor.
- Tom is crazy about you.
Erkekler ona divane oluyor.
- Men are crazy about her.
Ben sık sık krakerler üzerinde fıstık ezmesi yerim.
- I often eat peanut butter on crackers.
O yapmak için aptalca bir şeydi.
- That was a crazy thing to do.
Ebeveynlerim geldiğini öğrenirlerse aptalca bir şey yapabilirler.
- If my parents find out you came over, they could do something crazy.
Tom'un çılgınca bir şey yapmayacağından oldukça eminim.
- I'm pretty sure Tom won't do anything crazy.
Onun fikirleri çılgınca görünüyor.
- Her ideas sound crazy.
It stated to one of the company's operators, “The Phantom, the system cracker, strikes again . . . Soon I will zero (expletive deleted) your desks and your backups on System A. I have already cracked your System B.