Güzel sıcaklık ve rahatlık veren büyük bir soba vardı.
- There was a large stove that gave lovely warmth and coziness.
O, rahat küçük bir evde yaşar.
- He lives in a cozy little house.
Baba oğlu ile birlikte, ne kadar rahat!
- The father is together with his son, how cozy it is!
Odanın sıcacık bir havası vardı.
- The room had a nice cozy feel.
He spent all day cozying up to the new boss, hoping for a plum assignment.