Artık sözleşmeleri çevirmeyeceğim.
- I will not translate contracts anymore.
Sözleşmeler zaten görüşüldü.
- Contracts have already been negotiated.
Onun süresi belirsiz bir kontratı var.
- She has an indefinite contract.
Bir kontrat yapmamız gerekiyor.
- We need to have a contract.
Sözleşme oldukça gevşek.
- The contract was rather loose.
Bir sözleşmede belirsizliklere izin verilmez.
- No ambiguities are allowed in a contract.
Anlaşmanın ayrıntıları sözleşmede belirtilir.
- The details of the agreement are set forth in the contract.
Anlaşmayı cebren imzaladı.
- He was made to sign the contract against his will.
Resmi yazılı İngilizce you're, won't ve can't gibi kısaltmalardan kaçınır.
- Formal written English avoids contractions, such as you're, won't, and can't.
Tom bu sabah mukaveleyi imzaladı.
- Tom signed the contract this morning.
Sosyal herhangi bir mukaveleye asla imza atmadım.
- I have never signed a social contract.
Aktris sözleşmesini öfkeyle yırttı.
- The actress tore up her contract angrily.
Onların sözleşmesi bu ayın sonunda bitecek.
- Their contract is to run out at the end of this month.
The snail's body contracted into its shell.
... traditionally contracts of the etiquette regulated every aspect of life in the ...
... glycolysis sometimes full of contracts ...