Gerçekten mi? Onun evlenecek son kişi olduğunu düşünüyordum.
- Really? I thought she'd be the last person to get married.
Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
- I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
Onun için boşanma tek dezavantajla iyi bir buluş: ilk önce evlenmek zorundasın.
- For him, divorce is a good invention, with one sole disadvantage: you have to get married first.
Onlar yarın evlenmek niyetindeler.
- They intend to get married tomorrow.