تعريف contemporaneous in origin; as, the equivalent strata of different countries في الإنجليزية التركية القاموس.
- equivalent
- {s} eşdeğer
Meditasyonun Türk eşdeğeri nedir?
-What is the Turkish equivalent to meditation?
Okuma birinin kendi kafası yerine başka birinin kafasıyla düşünmeye eşdeğerdir.
-Reading is equivalent to thinking with someone else's head instead of with one's own.
- equivalent
- {i} eşitlik
- equivalent
- ekivalan
- equivalent
- denk
Onun ricası bir emre denkti.
-His request was equivalent to an order.
- equivalent
- karşılık
Bir kilo ketçap, iki kilo domatese karşılık gelir.
-A kilo of ketchup is equivalent to two kilos of tomatoes.
- equivalent
- tekabül
- equivalent
- {i} bedel
- equivalent
- {s} eşit
İki çocuğun yaşları toplandığında babalarınkine eşit oluyordu.
-The ages of the two children put together was equivalent to that of their father.
A, B'ye eşittir önermesi, Eğer ve yalnızca eğer B doğruysa A doğrudur ile aynı anlama gelmektedir.
-A is equivalent to B has the same meaning as A is true if and only if B is true.
- equivalent
- equivalence eşdeğerlik
- equivalent
- muadil olan şey
- equivalent
- denklik
- equivalent
- eşit miktar
- equivalent
- (Tıp) Eşit, müsavi
المصطلحات ذات الصلة
تعريف contemporaneous in origin; as, the equivalent strata of different countries في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.
- equivalent