Onlar muhafazakâr insanlardı.
- They were conservative men.
Pek çok muhafazakâr Amerikalı, onunla aynı fikirdeydi.
- Many conservative Americans agreed with him.
Onun özgün fikirleri daha tutucu arkadaşlarıyla başını defalarca belaya soktu.
- His novel ideas are time and again getting him into trouble with his more conservative colleagues.
Taft çok tutucu olmuştu.
- Taft had become very conservative.
Hayır, kesinlikle hatalısın. Tom radikal değil muhafazakardır. Sadece liberalizmden nefret ediyor.
- No, you are absolutely wrong. Tom is not radical but conservative. He just hates liberalism.
Tom genellikle gösterişsiz bir takım elbise giyer.
- Tom usually wears a conservative suit.
The curriculum committee at this university is extremely conservative.