O grupla bağlantıları kesmelisin.
- You should cut off your connections with that group.
O, babasının bağlantıları sayesinde işi aldı.
- He got the job by virtue of his father's connections.
Bağlantıların ile, Tom için bir iş bulabilmelisin.
- With your connections, you should be able to find a job for Tom.
O, babasının bağlantıları sayesinde işi aldı.
- He got the job by virtue of his father's connections.
Polis, soygun olayı ile ilişkili olarak bir şüpheliyi tutukladı.
- The police arrested a suspect in connection with the robbery.
Mary'nin doğa ile güçlü bir ilişkisi vardır.
- Mary has a strong connection with nature.
Bir takım yıldızındaki bireysel yıldızlar birbirlerine çok yakın görünebilir fakat aslında onlar uzayda büyük mesafelerle ayrılabilir ve birbirleriyle hiç gerçek bağlantısı yoktur.
- The individual stars in a constellation may appear to be very close to each other, but in fact they can be separated by huge distances in space and have no real connection to each other at all.
Sami'nin suçlarla çok yakın bağlantıları vardı.
- Sami had very close connections to the crimes.
Tom'un öldürülmesiyle ilgili olarak iki adam tutuklandı.
- Two men have been arrested in connection with Tom's murder.
Konuyla hiçbir ilgim yok.
- I have no connection the matter.
The bus was late so he missed his connection at Penn Station and had to wait six hours for the next train.
I was talking to him, but there was lightning and we lost the connection.