Din ve bilim arasında büyük bir anlaşmazlık vardır.
- There is a great conflict between religion and science.
Bir anlaşmazlık görmüyorum.
- I don't see a conflict.
O babası ile çatışma içinde.
- She is in conflict with her father.
Ben çatışmadan kaçınmaya çalıştım.
- I tried to avoid conflict.
Konuyla ilgili çelişkili görüşlerimiz var.
- We have conflicting opinions on the matter.
Tom'un çelişkili duyguları vardı.
- Tom had conflicting feelings.
Tom çelişkiye düşmüş hissediyor.
- Tom is feeling conflicted.
Yerli konuşmacılar dillerinde doğru olan veya olmayan şey hakkında çelişkili bilgiler verebilirler.
- Native speakers can give you conflicting information about what is or is not correct in their language.
O her zaman biriyle uyuşmazlık içinde gibi görünüyor.
- He seems to be always in conflict with someone.
Birinci Dünya Savaşı bölgesel bir çatışma olarak başlamış ve tarihin en kötü insanlık felaketlerinden biri olmuştur.
- The First World War began as a regional conflict and become one of history's worst humanitarian catastrophes.
İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.
- The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars.
Tom'un çelişkili duyguları vardı.
- Tom had conflicting feelings.
Leyla'nın çelişkili ifadesi mahkemeyi şaşırttı.
- Layla's conflicting testimony confused the court.
Onun davranışı söylediği ile çelişiyor.
- His behavior conflicts with what he says.
Yerli konuşmacılar dillerinde doğru olan veya olmayan şey hakkında çelişkili bilgiler verebilirler.
- Native speakers can give you conflicting information about what is or is not correct in their language.
Bu çatışmayı çözmek imkansız.
- It is impossible to resolve the conflict.
O babası ile çatışma içinde.
- She is in conflict with her father.
Your conference call conflicts with my older one: please reschedule.
I wanted to attend the meeting but there's a conflict in my schedule that day.
In the absence of all conflicting evidence.