O sadece her günkü bir şeydir.
- It's just an everyday thing.
Bana günlük yaşamından bahset.
- Tell me about your everyday life.
Bu bilgi çağıdır, ve bilgisayarlar günlük hayatımızda gittikçe önemli rol oynuyorlar.
- This is the age of information, and computers are playing an increasingly important role in our everyday life.
O beni her gün cezalandırıyor.
- He punishes me everyday.
Leyla her gün Sami ile konuştu.
- Layla talked to Sami everyday.
Hayatı mutlu etmek için gündelik ıvır zıvırı sevmelisin.
- In order to make life happy, you must love the everyday trifles.
Gündelik şeylerde güzelliği görmek için bir sanatçı olmak zorunda değilsiniz.
- You do not have to be an artist in order to see the beauty in everyday things.