Japonya'ya gelişini dört gözle bekliyorum.
- I'm looking forward to your coming to Japan.
Onun içeri gelişini fark ettin mi?
- Did you notice him coming in?
Kısa bir süre içinde tekrar gelmek zorunda kalacaksın: o işle ilgilenen adam az önce dışarı çıktı.
- You'll have to come back in a while: the man dealing with that business has just gone out.
Bizimle gelmek ister misiniz?
- Do you want to come with us?
Hadi, Tom. Ona bir şey söyle.
- Come on, Tom. Say something to her.
Bir UFO gördüğünü mü söylüyorsun? Hadi ama!
- You say you've seen a UFO? Come on!
Dün onun gelmesini ne önledi?
- What prevented her from coming yesterday?
Babası gelmeyecek, o çok meşgul.
- Her dad won't be coming, he is very busy.
Sakın bir daha buraya geleyim deme!
- Don't you dare come here again!
Sadece hoşça kal demeye gelmek istedim.
- I just wanted to come say goodbye.
Bilim yaş ile otomatik olarak gelmez.
- Wisdom does not automatically come with age.
Dokuzda gelebilir misin?
- Can you come at nine?
Biz silah azaltma konusunda onlarla anlaşmak istiyoruz.
- We hope to come to an accord with them about arms reduction.
Önümüzdeki kış buraya tekrar gelmek istiyorum.
- I want to come here next winter again.
Önümüzdeki Pazar seni görmeye geleceğim.
- I will come to see you next Sunday.
Bu günlerde iş edinmek zor.
- Jobs are hard to come by these days.
İşsiz pek çok kişi ile işleri edinmek zordur.
- Jobs are hard to come by with so many people out of work.
İçeriye girmek ve bunu daha fazla görüşmek için bir randevu al lütfen.
- Please make an appointment to come in and discuss this further.
İçeri girmek istemez misiniz?
- Don't you want to come inside?
Bu kadar uzağa geldik, bu yüzden şimdi duramayız. Kötü yola düşmek istemiyorum.
- We've come this far, so we can't stop now. I don't want to backslide.
Uğramak zorunda olmadığını sana söyledim.
- I told you you didn't have to come over.
Şimdi uğramak ister misin?
- Do you want to come over now?
Tüm güzel şeyler bitmek zorundadır.
- All good things must come to an end.
Tom bu önümüzdeki hafta Mary'yi görmeye can atıyor.
- Tom is looking forward to seeing Mary this coming weekend.
Önümüzdeki hafta geri dönüyorum.
- I'm coming back next week.
Başarılı bir yerel çocuk eve geliyor.
- A successful local boy is coming home.
Buraya gelerek büyük bir risk alıyorsun.
- You're taking a big risk coming here.
İçeri gelin. Başlamak üzereyiz.
- Come on in. We're just about to get started.
Birlikte başlamak için buraya gelmemeliydin.
- You shouldn't have come here to begin with.
O, bu öğleden sonra beni görmeye gelecek.
- She will be coming to see me this afternoon.
O, gelecek seçime katılmıyor.
- He is not running in the coming election.
Dikkat edin! Gelen bir kamyon var!
- Look out! There's a truck coming!
Dikkat! Gelen bir araba var.
- Look out! There's a car coming.
Yakında Noel geliyor.
- Christmas is coming soon.
Babası gelmeyecek, o çok meşgul.
- Her dad won't be coming, he is very busy.
Kim gelirse gelsin, ona dışarıda olduğumu söyle.
- Whoever comes, tell him I'm out.
Kim gelirse gelsin kapıyı açmayın.
- No matter who comes, don't open the door.
Babam yarın eve geliyor.
- My father is coming home tomorrow.
O İngiltere'den geliyor.
- She is coming from England.
Tom burada olmak istemese gelmezdi.
- If Tom didn't want to be here, he wouldn't have come.
Tom bugün bizimle olmak için Boston'dan bütün yolu katetti.
- Tom has come all the way from Boston to be with us today.
Geri dönmek istemiyorsan, anlarım.
- If you don't want to come back, I'll understand.
Tom geldiği yoldan geri dönmek zorunda kaldı.
- Tom had to go back the way he'd come.
Belirlenen zamanda buraya gelmeyi ihmal etme.
- Do not fail to come here by the appointed time.
Yeterlilik Belgeni aldıktan sonra, lütfen Londra'daki Japon Büyükelçiliği'ne gel.
- Upon receiving your Certificate of Eligiblity, please come to the Japanese Embassy in London.
Mary'nin bu kadar çabuk geleceğini beklemiyordum.
- I didn't expect that Mary would come so soon.
Haydi, çabuk cevap ver.
- Come on, answer quickly.
Yaklaşan Yeni Yılın size ve ailenize neşe getirmesini dileriz.
- We want to wish you and your family all the joys of a coming New Year.
Sona yaklaşan dünya hakkındaki filmde, ölüm on iki saat içinde kesindi.
- In the film about the world coming to an end, death was certain within twelve hours.
Eski karısı, adamın kendisine 200 metreden fazla yaklaşmasını yasaklayan bir mahkeme emri çıkarttı.
- His ex-wife obtained a court order that forbid him from coming closer than 200 yards.
Leave it to settle for about three months and, come Christmas time, you'll have a delicious concoctions to offer your guests.
The guests came at eight o'clock.
She’ll be coming ’round the mountain when she comes.
He came after a few minutes.
The pain in his leg comes and goes.
He came to SF literature a confirmed technophile, and nothing made him happier than to read a manuscript thick with imaginary gizmos and whatzits.
If we count three before the come of thee, thwacked thou art, and must go to the women.”.
He was a dream come true.
Winter comes after autumn.
His test scores came close to perfect.
Ergonomic wallets are the coming thing.
We expect great things from you this coming year.
When he was fired, nobody was surprised or upset because they thought he had it coming.
I didn't expect that Mary would come so soon.
- I didn't bargain for Mary's coming so soon.
I don't know when he will come.
- I don't know when he's coming.