Biz istasyona yakın yaşarız.
- We live close to the station.
Evim otobüs durağına yakın.
- My house is close to a bus stop.
Üniversite arkadaşım terör karşıtı.
- My university friend is against terror.
Ben bu projeye karşıyım.
- I am against this project.
Pencereleri kapamak zorundayız.
- We have to close the windows.
En yakın eczane nerede?
- Where's the closest drug store?
En yakın tren istasyonu nerede?
- Where is the closest train station?
Uzlaşmak benim kurallarıma aykırıdır.
- It's against my rules to compromise.
O, yasalara aykırıdır.
- This is against the law.
Pencereleri kapatmak aklına gelmedi mi?
- Did it not occur to you to close the windows?
Hesabımı kapatmak istiyorum.
- I want to close my account.
Yen'in dolar karşısında değer kaybetmesi bekleniyor.
- The yen is expected to lose value against the dollar.
Avrupa para birimleri dolar karşısında zayıfladı.
- The European currencies have weakened against the dollar.
Bilimciler dünya'nın tarihi boyunca, sıcaklık ve havadaki CO2 seviyelerinin yakından bağlantılı olduğunu öğrendiler.
- Scientists have learned that, throughout Earth's history, temperature and CO2 levels in the air are closely tied.
Olaylar yakından bağlantılı idi.
- The events were closely linked.
Onları yakından incelediler.
- They studied them closely.
Tom pulu aldı ve daha yakından baktı.
- Tom picked up the stamp and took a closer look.
Gözlerin kapalı yürüyebiliyor musun?
- Can you walk with your eyes closed?
Kapı tüm yıl boyunca kapalı.
- The gate is closed all the year round.
Bir sonraki duyuruya kadar mağaza kapalı.
- The store is closed until further notice.
Sizden sonra kapıyı kapatın.
- Close the door after you.
Ben sana yaklaşmak istiyorum.
- I want to get closer to you.
Tom'un ağız kokusu var ve arkadaşları ona çok yaklaşmak için isteksiz.
- Tom has halitosis and his friends are reluctant to get too close to him.
Nükleer savaşa karşı olmak için kuantum fiziğinde bir doktoraya ihtiyacın yok.
- You don't need a PhD in quantum physics to be against nuclear war.
O sinekkaydı bir tıraştı.
- That was a close shave.
Havaalanı çevresindeki hava sahası geçici olarak kapatılmıştı.
- The airspace around the airport was closed temporarily.
Kapılar kapatılmıştı.
- The doors were closed.
Hepimiz Tom'un söylediklerini daha dikkatli dinlemeliyiz.
- We all need to pay closer attention to what Tom says.
O kuralları dikkatlice takip etmek istiyor.
- He wants to keep a close eye on the rules.
Tom nihayet eşcinsel olduğunu itiraf ettiğinde herkes zaten onun eşcinsel olduğunu biliyordu.
- When Tom finally decided to come out of the closet, everyone already knew that he was gay.
Bütün pencerelerin kapalı olması nedeniyle o oda çok havasızdı.
- It was very stuffy in that room with all the windows closed.
Saatler içinde, diğer bankaların çoğu kapanmak zorundaydı.
- Within hours, many of the other banks had to close.
Bazı demir yolları kapanmak zorunda kaldı.
- Some railroads had to close down.
Samimi arkadaşlar olarak, sorunlarımızı tartışmalıyız.
- As close friends, we must share our troubles.
Tom benim çok samimi bir arkadaşımdır.
- Tom is a very close friend of mine.
Tom'dan kapıyı kapatmasını istedim.
- I asked Tom to close the door.
Sakin olmak için gözlerimi kapattım.
- I closed my eyes to calm down.
O gittikçe daha yakına taşındı.
- It moved closer and closer.
Daha yakına gel ve bu resme bir göz at.
- Come closer and have a good look at this picture.
Seçim sonuçları son derece yakın.
- The election results were extremely close.
Tom gözlerini sıkıca kapattı.
- Tom closed his eyes tightly.
Tom gözlerini sık biçimde kapattı ve acıya dayandı.
- Tom closed his eyes tightly and endured the pain.
Leyla gerçekten dogmatik ve dar görüşlü bir kişidir.
- Layla is a really dogmatic and close-minded person.
Leyla dar görüşlü, kibirli bir kişidir.
- Layla is a close-minded arrogant person.
O genellikle sıkıca kapalı kapılar ardında çalışır.
- He usually operates behind tightly closed doors.
O, onun arkasından kapıyı sıkıca kapattı.
- She closed the door tightly behind her.
Tom'un ailesi sıkı fıkı ve sevgi doludur.
- Tom's family is close-knit and loving.
It rained for close to forty days and forty nights.
The project is close to finished.
The chair was close to the window.
There is nothinge so close, that shall not be openned, and nothinge so hyd that shall not be knowen.
Jim was listening to headphones with his eyes closed.
law Of a corporation or other business entity, closely held.
He has closed the last two games for his team.
Is your house close?.
The runner in second place is closing the gap on the leader.
We owe them our thanks for bringing the project to a successful close.
close the session.
... in Mons, in Belgium and is very close to ...
... number of children per woman, per lifetime was very close to five. Today, the average ...