Three species of rhinoceros are critically endangered.
- Gergedanın üç türü ciddi olarak tehlike altında.
Take things a little more seriously.
- Eşyaları biraz daha ciddi bir şekilde al.
We have got to get him to take that project seriously.
- Onun o projeyi ciddiye almasını sağlamak için buradayız.
The magazine spread many important charges against the Senator.
- Dergi senatöre karşı birçok ciddi suçlama yaydı.
Tom sobered up a bit.
- Tom biraz ciddileşti.
The storm severely damaged the crops.
- Fırtına ürünlere ciddi bir şekilde zarar verdi.
Dan was severely beaten by prison guards.
- Dan cezaevi gardiyanları tarafından ciddi bir şekilde dövüldü.
Are you seriously thinking about eating all that?
- Onun hepsini yemeği ciddi olarak düşünüyor musun?
Are you seriously thinking about going?
- Gitmeyi ciddi olarak düşünüyor musun?
I think you really mean it.
- Galiba gerçekten ciddisin.
Tom soon realized the seriousness of his error.
- Tom yakında hatasının ciddiyetini fark etti.
He's keeping a straight face.
- O, ciddiyetini koruyor.
It was hard for Tom to keep a straight face.
- Tom'un ciddi kalması zordu.
I have a severe pain here.
- Benim burada ciddi bir ağrım var.
The spell of drought did severe damage to the harvest.
- Kuraklık dönemi ürüne ciddi hasar verdi.
He looked grave when told the bad news.
- Kötü haber söylendiğinde o ciddi görünüyordu.
He began courting her in earnest when he found out that she had another suitor.
- Onun diğer talibinin olduğunu öğrendiğinde, ciddi olarak ona kur yapmaya başladı.
During his seven years in Japan, he studied Japanese in earnest.
- Japonya'da yedi yılı boyunca, ciddi olarak Japonca çalıştı.
He'll never show it, but I think that deep down, he's seriously worried.
- Hiçbir zaman bunu belli etmeyecek ama içinden ciddi bir şekilde endişeli olduğunu düşünüyorum.
He began courting her in earnest when he found out that she had another suitor.
- Onun diğer talibinin olduğunu öğrendiğinde, ciddi olarak ona kur yapmaya başladı.
He started to study in earnest.
- O ciddi olarak çalışmaya başladı.
He made a grave mistake.
- O ciddi bir hata yaptı.
She looked on his decision as a grave mistake.
- O, kararına ciddi bir hata olarak baktı.
Three species of rhinoceros are critically endangered.
- Gergedanın üç türü ciddi olarak tehlike altında.
The teacher scolded his students severely.
- Öğretmen öğrencileri ciddi olarak azarladı.
This scandal has severely damaged the public image of our company.
- Bu skandal, şirketimizin kamuoyundaki imajına ciddi olarak zarar verdi.
He began courting her in earnest when he found out that she had another suitor.
- Onun diğer talibinin olduğunu öğrendiğinde, ciddi olarak ona kur yapmaya başladı.
He began working in earnest.
- O ciddi olarak çalışmaya başladı.