Bir tercihi olsa Tom'un nerede olacağını biliyorum.
- I know where Tom would be if he had any choice.
O üniversite benim ilk tercihimdi.
- That university was my first choice.
Onun planını kabul etmekten başka seçenek yoktur.
- There is no choice but to agree to his plan.
Seçeneklerinin olmadığını anladılar.
- They saw they had no choice.
Yoksulluktan dolayı okulu bırakmaktan başka seçimi yoktu.
- He had no choice but to give up school because of poverty.
Hiç kimse seçime karşı çıkmadı.
- No one opposed the choice.
Sanırım alternatifimiz yok.
- I suppose we have no choice.
Tom'a hiçbir alternatif sunmadım.
- I gave Tom no choice.
Onun bunu yapmaktan başka çaresi yoktu.
- She had no choice but to do it.
Meseleyi ona bırakmaktan başka çaremiz yoktu.
- We had no choice but to leave the matter to him.
Bana bu konuda seçme hakkı bırakmıyorsun.
- You leave me no choice in the matter.
Sana bir seçme hakkı veriyoruz.
- We're giving you a choice.
Bana bu konuda seçme hakkı bırakmıyorsun.
- You leave me no choice in the matter.
Sana bir seçme hakkı veriyoruz.
- We're giving you a choice.
O mükemmel bir seçim.
- That's an excellent choice.