Larry is finally caught up on his work.
Sally iki haftadır okulda yok, bu yüzden sınıfa yetişmek için çok sıkı çalışmak zorunda.
- Sally was absent from school for two weeks, so she has to work hard to catch up with her class.
Tom'a yetişmek için koşmak zorunda kaldım.
- I had to run to catch up with Tom.
Tom komadan çıktıktan sonra diğer öğrencilerin seviyesini yakalayamadı.
- Tom couldn't catch up with the other students after he came out of his coma.
Tom'u yakalamaya çalışmalıyım.
- I should try to catch up with Tom.
Sıkı çalışıp sınıfındaki herkesi yakalamak zorunda.
- She has to study hard and catch up with everybody in her class.
Kayıp zamanı yakalamak zorundayız.
- I have to catch up the lost time.
Daha sonra size yetişirim.
- I'll catch up with you later.
Sen ilerle ve ben sana daha sonra yetişirim.
- You walk on and I will catch up with you later.
... Now the rest of the world has caught up -- or is catching up. ...