Küçük çocuklar taşınmaktan hoşlanırlar.
- Small children like to be carried.
Yarası önemsizmiş gibi asker devam etti.
- The soldier carried on as if his wound was nothing.
Yüksek gürültüye rağmen konuşmaya devam etti.
- She carried on talking in spite of the loud noise.
Tom'un bavulunu onun için taşımak zorunda kaldım.
- I had to carry Tom's suitcase for him.
İnsanlar o zaman kendi ağırlığı taşıdı.
- People carried their own weight then.
Ben üç kitap taşıdım.
- I carried three books.