تعريف cantası في التركية الإنجليزية القاموس.
- çanta
- bag
Don't put children into the bag.
- Çocukları çantaya koymayın.
We got him to carry our bag.
- Ona çantamızı taşıttık.
- çanta
- case
The pencil case is on the table.
- Kalem çantası masanın üzerinde.
Put the case in the hands of the police.
- Çantayı polise bırakın!
- evrak çantası
- briefcase
Tom unlocked his briefcase.
- Tom evrak çantasını açtı.
Tom left the house with his briefcase.
- Tom evrak çantasıyla birlikte evden ayrıldı.
- evrak çantası
- portfolio
Tom showed me his portfolio.
- Tom bana evrak çantasını gösterdi.
- çanta
- {i} briefcase
I left my briefcase on the bus.
- Çantamı otobüste bıraktım.
Tom left his briefcase on the subway.
- Tom çantasını metroda bıraktı.
- alet çantası
- kit
- bel çantası
- fanny pack
- el çantası
- purse
Tom found a gun in Mary's purse.
- Tom, Mary'nin el çantasında bir silah buldu.
I don't like to carry a purse.
- Ben el çantası taşımayı sevmiyorum.
- ilkyardım çantası
- first-aid kit
- ilkyardım çantası
- first aid kit
- sırt çantası
- knapsack
Tom unzipped his knapsack.
- Tom sırt çantasının fermuarını açtı.
Tom grabbed his knapsack and left the room.
- Tom sırt çantasını aldı ve odadan ayrıldı.
- sırt çantası
- rucksack
- çanta
- {i} handbag
I'll return to get my handbag.
- Ben el çantamı almak için geri döneceğim.
This handbag is made of paper.
- Bu çanta kağıttan yapılmıştır.
- alet çantası
- workbag
- beslenme çantası
- (Gıda) lunch-box
- eyer çantası
- saddlebag
- kabin çantası
- cabin bag
- okul çantası
- school bag
- posta çantası
- mail bag
- seyahat çantası
- travelling bag
- seyahat çantası
- carryall
- çanta
- satchel
Where is my satchel? It's on the chair.
- Omuz çantam nerede? Sandalyenin üstünde.
- çanta
- book bag
- çanta
- burlap bag
- çanta
- haversack
- bayan çantası
- bag lady
- kol çantası
- shoulder bag, handbag, clutch bag
- plaj çantası
- beach bag
- sırt çantası
- backpack
Does this backpack belong to him?
- Bu sırt çantası ona mı aittir?
Tom always has a backpack slung over his shoulder.
- Tom'un her zaman omuzunda asılı bir sırt çantası vardır.
- çanta
- handbags
- çanta
- bag of
- öğrenci çantası
- student bag
- alet çantası
- kitbag
- alet çantası
- tool bag
- arka çantası
- knapsack
- arka çantası
- backpack
- arka çantası
- rucksack
- asker çantası
- soldier's knapsack
- av çantası
- bag
- av çantası
- game bag
- bebek taşıma çantası
- carry-cot
- besin çantası
- (Argo) tucker-bag
- beslenme çantası
- lunch box
- el çantası
- reticule
- el çantası
- handbag, pursue
- el çantası
- pocket book
- el çantası
- handbag
She had her handbag stolen.
- O el çantasını çaldırdı.
Have you ever seen Tom with a handbag? Tom? No, never.
- Tom'u bir el çantasıyla gördün mü? Tom mu? Hayır, asla.
- el çantası
- (zarf şeklinde) pochette
- elbise çantası
- garment bag
- erkek çantası
- male bag
- evrak çantası
- dispatch box
- evrak çantası
- briefcase, portfolio
- evrak çantası
- dispatch case
- evrak çantası
- attache case
- evrak çantası görevleri
- (Bilgisayar) briefcase tasks
- evrak çantası içinde
- (Bilgisayar) in briefcase
- evrak çantası kur
- (Bilgisayar) briefcase setup
- evrak çantası veritabanı
- (Bilgisayar) briefcase database
- evrak çantası'na ekle
- (Bilgisayar) add to briefcase
- evrak çantası'nı aç
- (Bilgisayar) open briefcase
- evrak çantası'nı kaydet
- (Bilgisayar) save briefcase
- fişek çantası
- ammunition pouch
- gece çantası
- evening bag
- golf çantası
- golf bag
Whose golf bag is this?
- Bu kimin golf çantası?
- harita çantası
- (Askeri) map-case
- ilk yardım çantası
- first aid outfit
- kadın çantası
- reticule
- kadın çantası
- (Tabiat Doğa) (bitki, Fam: sıracagiller,aslanağzıgiller) [syn.: kadın çantası, terlikotu, marmuza, çanta çiçeği, çarık otu] florist's slipperwort
- kadın çantası
- (büyük) tote bag
- kemer çantası
- belt pouch
- makyaj çantası
- dressing case
- makyaj çantası
- washbag
- makyaj çantası
- toilet bag
- makyaj çantası
- vanity case
- makyaj çantası
- vanity bag
- mektup çantası
- letter case
- okul çantası
- satchel
- omuz çantası
- (Askeri) musette bag
- omuz çantası
- satchel
- omuz çantası
- shoulder bag
- omuza asılan okul çantası
- satchel
- para çantası
- purse
- postacı çantası
- mailbag
- seyahat çantası
- holdall, carryall
- spor çantası
- duffle bag
- spor çantası
- duffel bag
Tom put his duffel bag in the back of the jeep.
- Tom spor çantasını cipin arkasına koydu.
Tom put his duffel bag down on the ground, and then unzipped it.
- Tom spor çantasını yere koydu ve sonra onun fermuarını açtı.
- sıhhiye personel çantası
- (Askeri) pouch kit
- sırt çantası
- pack
Tom packed some essentials into his knapsack.
- Tom sırt çantasına bazı gerekli şeyleri doldurdu.
Tom started packing his backpack.
- Tom sırt çantasını toplamaya başladı.
- sırt çantası
- haversack
- sırt çantası
- rucksack, knapsack, backpack
- sırt çantası
- field pack
- sırt çantası ile otostop yapmak
- backpack it
- sırt çantası ile yürümek
- backpack it
- takım çantası
- tool box
- windows evrak çantası
- (Bilgisayar) windows briefcase
- yolcu çantası
- kit bag
- yolcu çantası
- carryall
- yolcu çantası
- kitbag
- yolculuk çantası
- gripsack
- çanta
- (woman's) purse, handbag, or shoulder bag
- çanta
- briefcase, attaché case
- çanta
- carry-on bag, carry-on, traveling bag, valise; garment bag, suit bag, hanger case
- çanta
- purse
This is the same purse that I lost a week ago.
- Bu, bir hafta önce kaybettiğim aynı çanta.
Mrs. Baker had her purse stolen.
- Bayan Baker çantasını çaldırdı.
- çanta
- knapsack, rucksack; haversack
- çanta
- (plastik veya kâğıt) carrierbag
- çanta
- game bag
- çanta
- change purse
- çanta
- suitcase
Let's see what you've got in your suitcase.
- Çantanızda neyiniz olduğuna bir bakalım.
Although Eri's suitcase looks heavy, it's actually very light.
- Eri'nin çantası ağır gözükmesine rağmen, aslında oldukça hafiftir.
- çanta
- (Konuşma Dili) plastic bag or sack (with handles); plastic shopping bag
- çanta
- bag; case
- çanta
- catchall
- çanta
- carryall