Şu masanın altında küçük kahverengi bir köpek var.
- There is a small brown dog under that table.
Ben çocukken, komşuları korkutmak için bir evcil kahverengi ayım olsun istedim.
- When I was little, I wanted to have a pet brown bear to scare my neighbors.
O, tatilinden sonra çok esmerdi.
- She was very brown after her holiday.
Tom çok fazla esmer pirinç yer.
- Tom eats a lot of brown rice.
Sonbaharda yapraklar kahverengileşir.
- The leaves turn brown in the autumn.
Brown the onions in a large frying pan.
Light-skinned people tend to brown when exposed to the sun.