Başkan Washington'a dönmek zorunda kaldı.
- The president was forced to return to Washington.
Çağımıza geri dönmek için ne yapmalıyız?
- In order to return to our era, what should we do?
Kitabı bugün kütüphaneye iade etmek zorundayım.
- I have to return this book to the library today.
Bir araba iade etmek istiyorum.
- I'd like to return a car.
O onun aşkını geri çevirmedi.
- He did not return her love.
Ne kadar çok yemek yersen o kadar az geri getirmek zorunda kalırız. Bu yüzden istediğin kadar çok ye!
- The more food you eat, the less we have to bring back. So eat as much as you want!
Lütfen kasedi yarın geri getir.
- Please bring back the tape tomorrow.
Şemsiyemi ne zaman geri getireceksin?
- When will you bring back my umbrella?