boyunlu

listen to the pronunciation of boyunlu
التركية - الإنجليزية
having a neck, necked
necked
boyun
neck

Those shadows appeared in a way like giant dinosaurs, with a long neck and a very big jaw without teeth. - Bir bakıma uzun boyunlu ve dişsiz çok büyük çenesi olan dev dinozorlar gibi şu görüntüler ortaya çıktı.

When he shouted, the veins in his neck stood out clearly. - O bağırdığında onun boyun damarları açıkça görünüyordu.

boyun
responsibility
boyun
jugular
boyun
scape
boyun
(Tıp) collum
boyun
theoretical throat
boyun
col

The weather is cold all year here. - Burada tüm sene boyunca hava soğuktur.

It is very cold here all the year round. - Burası tüm sene boyunca soğuk olur.

boyun
(Coğrafya) pass

Both of the passengers in the back seat had neck injuries. - Arka koltuktaki yolcularının her ikisinin de boyun yaralanması vardı.

We crawled like so many ants along the mountain pass. - Biz dağ geçişi boyunca pek çok karıncalar gibi süründük.

boyun
saddle
boyun
cervical

Mary suffers from a herniated cervical disc. - Mary Boyun fıtığından muzdarip.

All mammals have seven cervical vertebrae. - Bütün memelilerin yedi tane boyun omuru vardır.

uzun boyunlu (adam
long neck Man
uzun boyunlu bir ku
ku long-necked
uzun boyunlu kadın
long-necked women
Boyun
(Tıp) jugulum
beyaz boyunlu güvercin
culver
boyun
neck; cervix; pass, col
boyun
geog. pass, defile
boyun
cervix
boyun
scrag
boyun
swivel
kare boyunlu vida
square neck screw
kırmızı boyunlu
(Hayvan Bilim, Zooloji) red necked grebe
kırmızı boyunlu kum kuşu
red necked phalarope
kızıl boyunlu batağan
red-necked grebe
kızıl boyunlu batağan
(Hayvan Bilim, Zooloji) podiceps grisegana
kızıl boyunlu dalgıç kuşu
(Latin) podiceps griseigena
التركية - التركية
Boynu olan
Boyun
(Osmanlı Dönemi) KERD
Boyun
(Osmanlı Dönemi) HÜZZET
Boyun
gerdan
Boyun
(Osmanlı Dönemi) HEDÎ
Boyun
(Osmanlı Dönemi) TELBİB
Boyun
(Osmanlı Dönemi) KURTAT
Boyun
(Osmanlı Dönemi) LÎT
Boyun
(Osmanlı Dönemi) GERDEN
boyun
Üzeri
boyun
Baş ile gövde arasında bulunan vücut parçası
boyun
Sorumluluk
boyun
Dağ sırtlarında geçmeye elverişli alçak yer
boyun
Dağ sırtlarında geçmeye elverişli alçak yer. Üzeri: "Günahı söyleyenlerin boynuna, derler ki, bu iki genç birbirlerini küçükten beri sevmişler de öyle nişanlanmışlar."- Y. K. Karaosmanoğlu
boyun
Gövdenin başla omuz arasında kalan bölgesi
boyun
Gövdenin başla omuz arasında kalan bölgesi: "Ellerini bu defa, boynuna sıkıştırdığı beyaz peçeteye sildi."- A. İlhan. Şişe, güğüm gibi kapların veya vida, cıvata gibi araçların dar olan üst bölümü
boyun
Şişe, güğüm gibi kapların veya vida, cıvata gibi araçların dar olan üst bölümü
boyunlu
المفضلات