I like to wear my skirts knee length.
- Eteklerimi diz boyu giymeyi severim.
I walked the length of the street.
- Cadde boyunca yürüdüm.
Tom and his brother are about the same height.
- Tom ve erkek kardeşi yaklaşık aynı boyda.
What is the average height of the players?
- Oyuncuların boy ortalaması nedir?
Members of the tribe settled down along the river.
- Kabile üyeleri nehir boyunca yerleşti.
Members of that tribe settled along the river.
- O kabilenin üyeleri nehir boyunca yerleşti.
It's difficult to visualize four dimensions.
- Dört boyutluları görselleştirmek zordur.
That adds a new dimension to our problem.
- O, sorunumuza yeni bir boyut kattı.
I don't want to end up in prison.
- Hapishaneyi boylamak istemiyorum.
It is important to recognize the extent of one's ignorance.
- Birinin cehaletinin boyutunu bilmek önemlidir.
Dan doesn't know the extent of Linda's criminal history.
- Dan, Linda'nın suç tarihinin boyutunu bilmiyor.
I am not a dwarf. I am of short stature.
- Ben cüce değilim. Kısa boyluyum.
Tom was small in stature.
- Tom boy olarak küçüktü.
I have a full-length mirror in my bedroom.
- Yatak odamda bir boy aynası var.
Tom stood in front of a full-length mirror, looking at himself.
- Tom kendisine bakarak bir boy aynasının önünde durdu.
Do you have these shoes in my size?
- Bu ayakkabılardan benim boyutumda olanından sizde var mı?
Your book is double the size of mine.
- Senin kitabın benimkinin boyutunun iki katı kadar.
I wish I could figure out how to get my car painted without paying a lot of money.
- Keşke çok para ödemeden arabamı nasıl boyatacağımı bulabilsem.
Tom figured it would take him a full day to finish painting the garage.
- Tom garajı boyamayı bitirmenin onun bir gününü alacağını düşündü.
Don't boy me!.
I like the boy.''.
Dost thou call me fool, boy?.
Here, boys, heel; yes, Bobby, show the puppies how, good boy!.
Steve is a boy of 16.
That's my boy.
When the 'dipenda' (independence movement) in Belgian Congo turned violent, the white colonisators' often materially privileged black domestic boys were mistrusted and often abused as collaborators.
Boy, I wish I could go to Canada!.
Me and my boy grew up together in Southside.
Nehirde yüzen delikanlı kimdir?
- Who is the boy swimming in the river?
Parkta bir sürü delikanlı çalışıyor.
- A lot of boys are running in the park.
Küçük oğlan hayvanat bahçesinde.
- The little boy is at the zoo.
Oğlana gönderilen mektupta ilginç bir öykü vardı.
- There was an interesting story in the letter to the boy.
İki erkek çocuk yemeklerini kendi aralarında pişirdi.
- The two boys cooked their meal between them.
Ağacın altında bazı erkek çocukları var.
- There are some boys under the tree.
Vay be, bu cümle de amma tantana kopardı.
- Boy, that sentence sure caused a kerfuffle.
Benim bütün oğullarım büyüdü.
- My boys are all grown up.
Oğullarım benim her şeyimdir.
- My boys are my everything.
Bütün erkekler aşağıya baktı.
- All the boys looked down.
Çocuk bir sal üstünde nehirden aşağıya doğru gitti.
- The boy went down the river on a raft.