Tom'un olanlar konusunda tamamen suçsuz olduğunu sanmıyorum. Hatta elebaşı o olabilir bence.
- I don't think Tom is completely blameless for what happened. I think that he may even be the leader of the gang.
Sen tamamen suçsuz değilsin.
- You're not totally blameless.
Sadece kendimi suçlamak zorundayım.
- I have only myself to blame.
Başka kimi suçlamak istersiniz?
- Who else would you like to blame?
Tom, bir İngiliz, kusursuz, aksansız Almanca konuştu. Daha iyi tanımasaydım, onu iyi bir aileden gelen bir Alman sanırdım.
- Tom, an Englishman, spoke impeccable, accent-free German. If I had not known better, I would have taken him for a German from a very good family.
Tom'un görgü kuralları kusursuz.
- Tom's manners are impeccable.
Hayır, kabahatin bende olduğunu düşünmüyorum.
- No, I don't think that I am to blame.
İki erkek çocuk birbirlerini suçlamaya başladı.
- The two boys began to blame each other.
Tom hataları için her zaman başka birini suçlamaya çalışır.
- Tom always tries to blame someone else for his failures.
Suçu üstlenmeye razı oldu.
- She consented to take the blame.
O bütün problemleri için onu suçladı.
- She blamed him for all her problems.
Kimse kaza için suçlanmadı.
- Nobody was to blame for the accident.
Sadece sen değil aynı zamanda ben de suçlanacaktım.
- Not only you but I also was to blame.
Tom'un mükemmel ahlakı, Meryem'in anne babasında büyük bir intiba bıraktı.
- Tom's impeccable manners made a big impression on Mary's parents.
Tom mükemmel İngilizce konuşur.
- Tom speaks impeccable English.
Tamamen masum olmadığını biliyorum, sen de suçun birazını paylaş.
- I know you're not completely innocent, you too, share some of the blame.
For knighthoods loue, do not so foule a deed, / Ne blame your honour with so shamefull vaunt / Of vile reuenge.
They accepted the blame, but it was an accident.
The arsonist was blamed for the fire.
Blame came from all directions.
The blame for starting the fire lies with the arsonist.
I covered the serious programmes too, and indeed, right from the start, I spent more time praising than blaming.