Onun iki kedisi var biri beyaz biri siyah.
- She has two cats. One is white and one is black.
Onlar bir siyah ve bir beyaz köpeği beslediler.
- They fed a black and a white dog.
Kara kedileri sever misin?
- Do you like black cats?
Ben ailenin yüz karasıyım.
- I'm the black sheep of the family.
Bazı Siyahiler daha radikal çözümler arıyor.
- Some Blacks seek more radical solutions.
Bu ülkenin gerçekten siyahi bir başbakanı kabul etmeye hazır olup olmadığını merak ediyorum.
- I wonder if that country is actually really ready to accept a black president.
O her zaman siyah renkli kıyafetler giyer.
- He always wears black clothes.
Biri beyaz ve biri siyah renkli iki küçük sincap, büyük bir ormanda yaşadı.
- Two little squirrels, a white one and a black one, lived in a large forest.
Tom saçını siyaha boyamak istediğini söyledi.
- Tom said he wanted to dye his hair black.
Tom saçlarını siyaha boyamak istediğini söyledi.
- Tom said he wanted to dye his hair black.
Sadece katı kalpli biri şu zavallı yavru kediyi bu soğukta sokağa terkedebilir.
- Only the blackest of hearts could leave that poor kitty out on the street in the cold.
O, her zaman kahvesini sade içer.
- He drinks his coffee black every time.
Tom'un yüzü tamamen morarmıştı.
- Tom's face was all black and blue.
Leyla'nın bir gözü morarmıştı.
- Layla had a black eye.
Bazı insanlar siyah kedilerin kötü şans getirdiklerine inanırlar.
- Some people believe that black cats bring bad luck.
Amerika'daki bazı batıl inançlı insanlar eğer bir kedi sizin yolunuzdan geçerse, kötü şansınız olacağına inanıyor.
- Some superstitious people in America believe that if a black cat crosses your path, you'll have bad luck.
Kahvemi koyu alacağım.
- I'll take my coffee black.
Tom kahvesini koyu seviyor.
- Tom likes his coffee black.
Kara kedi uğursuzluk getirir.
- Black cats bring bad luck.
Bazı insanların neden kara kedilerin uğursuz olduğunu düşündüğünü merak ediyorum.
- I wonder why some people think black cats are unlucky.
Tom sadece siyah elbiseler giyer.
- Tom only wears black clothes.
Kırmızı kemer onun siyah elbisesine uyar.
- The red belt goes well with her black dress.
O niçin kızgın görünüyor?
- Why does he look black?
Tom saçlarını siyaha boyamak istediğini söyledi.
- Tom said he wanted to dye his hair black.
Loving you, I could conceive no life sweeter than hers -- to be always near you; to black your boots, carry up your coals, scrub your doorstep; always to be working for you, hard and humbly and without thanks.
I saw red, and instead of a cab I fetched that policeman. Of course father did black his eye.
what a black day would that be, when the Ordinances of Jesus Christ should as it were be excommunicated, and cast out of the Church of Christ.
The black pieces in this set are in fact made of dark blue glass.
black colour:.
Foodstuffs were rationed and, as in other countries in a similar situation, the black market was flourishing.
Groans, and convulsions, and a discolored face, and friends weeping, and blacks, and obsequies, and the like, show death terrible.
Jim drinks his coffee black, but Ellen prefers it with creamer.