Everyone has the right to own property alone as well as in association with others.
- Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.
Unity is better than disunity.
- Birlik, ayrılıktan daha iyidir.
Unity is better than money.
- Birlik paradan daha iyidir.
The Union army's supply lines were on the north side.
- Birlik ordusunun ikmal hatları kuzey tarafındaydı.
In the first few hours of the battle, Union forces were winning.
- Savaşın ilk birkaç saati içinde, Birlik güçleri kazanıyorlardı.
The force held out bravely against their enemy's attacks.
- Birlik, düşmanın saldırılarına karşı cesurca direndi.
In the first few hours of the battle, Union forces were winning.
- Savaşın ilk birkaç saati içinde, Birlik güçleri kazanıyorlardı.
He came in company with his mother.
- Şirkete annesiyle birlikte geldi.
With his mother out of the way, Duke was able to proceed with his plan to embezzle the money from the company.
- Yoldan uzakta bulunan annesi ile birlikte, Duke şirketinden zimmetine para geçirme planına devam edebildi.
Tom is swimming with his kids in the pool.
- Tom, çocuklarıyla birlikte havuzda yüzüyor.
The general inspected the troops.
- General birlikleri denetledi.
The United Nations sent troops to intervene in the conflict.
- Birleşmiş Milletler, anlaşmazlığa müdahale etmek için birlik gönderdi.
The United Nations sent troops to intervene in the conflict.
- Birleşmiş Milletler, anlaşmazlığa müdahale etmek için birlik gönderdi.
Unity is better than money.
- Birlik paradan daha iyidir.
Dan's body was found in a well with fifty stab wounds.
- Dan'in cesedi elli tane bıçak yarasıyla birlikte bir kuyu içinde bulundu.
Fadil discovered the car with Layla's dead body inside.
- Fadıl arabayı içinde Leyla'nın cesediyle birlikte buldu.
To our surprise, Tom came to our party with Mary.
- Sürpriz oldu, Tom partimize Mary ile birlikte geldi.
I saw Tom and Mary at a party together.
- Tom ve Mary'yi bir partide birlikte gördüm.
Tom and I used to hang out together when we were in college.
- Kolejdeyken Tom ve ben birlikte takılırdık.
Tom and I roomed together in college.
- Tom ve ben üniversitede birlikte kaldık.
I served in the intelligence corps.
- Ben istihbarat birliklerinde görev yaptım.
Five brothers worked together on the farm.
- Beş kardeş çiftlikte birlikte çalıştı.
I went to school with your brother.
- Erkek kardeşinle birlikte okula gittim.