He won first prize at the spelling contest.
- O yazım yarışmasında birincilik ödülü kazandı.
She boasted of having won the first prize.
- O, birincilik ödülünü kazanmakla övündü.
Let's draw lots to decide who goes first.
- Kimin birinci olduğuna karar vermek için kura çekelim.
It turned out there was nobody who would be the first to talk about it. What do we do now?
- Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?
I knew she would be the winner.
- Onun birinci olacağını biliyordum.
Oh, Tae, this cheese is a winner!
- Oh, Tae, bu peynir bir birincidir!
Tom moved up to first place.
- Tom birinci sıraya yükseldi.
Health is above wealth, for the former is more important than the latter.
- Sağlık zenginliğin üstündedir, zira birincisi ikincisinden daha önemlidir.
The French and the English like drinking, but the latter prefer beer whereas the former go in for red wine.
- Fransızlar ve İngilizler içki içmeyi severler ama birincisi kırmızı şarap için içeriye girerken ikincisi birayı tercih eder.
It was a victory for the whole country when he finished first in the race.
- O, yarışı birinci bitirdiğinde, tüm ülke için bir zaferdi.
Love for the family is our primary duty.
- Aile için sevgi bizim birincil görevimiz.
Who's your primary physician?
- Birincil doktorun kim?