Tom suddenly became very busy.
- Tom birden bire çok meşgul oldu.
If you became blind suddenly, what would you do?
- Birden bire kör olsan ne yaparsın?
He was suddenly very happy.
- O birdenbire çok mutlu oldu.
Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again.
- Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.
- Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.
It didn't happen all at once.
- Bu birdenbire olmadı.
All of a sudden, the lights went on.
- Birdenbire ışıklar yandı.
All of a sudden, he spoke out.
- Birdenbire, o konuştu.
The work can't be done at a moment's notice.
- İş birdenbire yapılamaz.
All of a sudden the sky became dark.
- Birdenbire gökyüzü karardı.
Dewey was suddenly a hero.
- Dewey birdenbire bir kahraman oldu.
Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.
- Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.
All at once, he spoke out.
- Birdenbire, o konuştu.
All at once, he spoke out.
- Birdenbire, o konuştu.
It didn't happen all at once.
- Bu birdenbire olmadı.
After a short visit, he suddenly stood up and said he was leaving.
- Kısa bir ziyaretten sonra birdenbire ayağa kalktı ve ayrıldığını söyledi.