As soon as I was mounted, holding on to Dogger's belt, the supervisor gave the word, and the party struck out at a bouncing trot.
The mounted cavalry rode into town.
Will ten thousand yen do?
- On bin yen yeterli mi?
Thousands of people were deceived by the advertisement.
- Binlerce insan, reklam yüzünden aldatıldı.
One hundred, two hundred, three hundred, four hundred, five hundred, six hundred, seven hundred, eight hundred, nine hundred, one thousand.
- Yüz, iki yüz, üç yüz, dört yüz, beş yüz, altı yüz, yedi yüz, sekiz yüz, dokuz yüz, bin.
I have no more than one thousand yen.
- Bende bin yenden fazla yok.
There are a thousand meters in a kilometer.
- Bir kilometre bin metredir.
Let's get on the bus.
- Hadi otobüse binelim.
You get on the JR Chuo Line.
- JR Chuo Line'a binersin.
Tom rode the horse bareback.
- Tom eyersiz ata bindi.
I rode in a hot air balloon.
- Sıcak hava balonuna bindim.
It's been a while since I've ridden a horse.
- Bir ata bindiğimden beri bir süre oldu.
This isn't the first time I've ridden a bicycle.
- Bu, ilk kez bir bisiklete binişim değil.
I want to ride a horse.
- Bir ata binmek istiyorum.
I like to ride a horse now and then.
- Ara sıra ata binmeyi severim.
You can also ride on an old, restored, steam train.
- Eski, onarılmış, buharlı bir trene de binebilirsin.
Fifty people can ride on the bus.
- Otobüse elli kişi binebilir.
Tom boarded a train bound for Tokyo.
- Tom Tokyo'ya giden bir trene bindi.
Tom boarded the ship along with his three children.
- Tom, üç çocuğu ile birlikte gemiye bindi.
Tom got on the 2:30 train.
- Tom 2.30 trenine bindi.
I got on the wrong train.
- Ben yanlış trene bindim.
You're playing with fire if you insist on riding your motorcycle without a helmet on.
- Bir kask giymeden motosiklete binmekte ısrar edersen, ateşle oynuyorsun.
About sixty men from the tribe quickly arrived riding horses.
- Kabileden yaklaşık altmış adam atlarına binerek çabucak vardılar.
He got into his car in a hurry.
- O, aceleyle arabasına bindi.
They got into the boat.
- Onlar tekneye bindiler.
A journey of a thousand miles starts with a single step.
- Bin millik yolculuk bir tek adımla başlar.
A journey of a thousand miles begins with a single step.
- Bin millik bir yolculuk bir tek adımla başlar.
He put the bank statement in the shoebox marked Bank Statements and binned the rest.
The CC had long since binned the idea of catching the regular shuttle service,.
Kafan bir çöp kutusu değildir.
- Your head is not a trash bin.
Çöp kutusundan silinmiş bir dosyayı geri getirmek mümkün mü?
- Is it possible to recover a file deleted from the bin?
Her biri için bir dizüstü bilgisayar yerine bütün konularım için üç halkalı klasör kullanırım.
- I use a three-ring binder for all my subjects instead of a notebook for each one.
Bizim tekerlekli çöp bidonumuz çalındı.
- Our wheelie bin was stolen.
Dünya üzerinde 10 çeşit insan vardır: ikilik sistemi anlayanlar ve anlamayanlar.
- There are 10 types of people in the world: those who understand binary, and those who don't.
Yumurta kabuklarını organik çöp tenekesine atın.
- Throw the egg shells in the organic rubbish bin.
Yumurta kabuklarını organik çöp tenekesine atın.
- Throw the egg shells in the organic rubbish bin.
Kafan bir çöp kutusu değildir.
- Your head is not a trash bin.
Patlayıcılar bir çöp kutusunun içine saklanmıştı.
- The explosives were hidden in a trash bin.