He was breathing with difficulty, but he was conscious.
- Güçlükle nefes alıyordu ama o bilinçliydi.
His rudeness was conscious, not accidental.
- Onun kabalığı tesadüfi değil bilinçliydi.
Tom never regained consciousness.
- Tom asla yeniden bilinç kazanmadı.
Consciousness is a precondition of being.
- Bilinç varlığın ön koşuludur.
Tom is barely conscious.
- Tom neredeyse hiç bilinçli değil.
The documentary is meant to raise consciousness about the plight of the poor.
- Belgesel, yoksulların durumu hakkında bilinçlendirmek demektir.
bilinçli tüketiciler bir malın tsedamgasına bakar.
Conscience is the knowledge that someone is watching.
- Bilinç birinin izlediği bilgidir.