bilgiler

listen to the pronunciation of bilgiler
التركية - الإنجليزية
data
datum
bilgi
information

The social worker was asked to follow up the information about the Stevenson family. - Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.

If you sign up to Facebook, your information will be sent to intelligence agencies. - Facebook'a üye olursanız, bilgileriniz istihbarat örgütlerine gönderilecektir.

bilgi
{i} data

The data is often inaccurate. - Bilgi çoğunlukla yanlıştır.

We examined the following magazines to collect the data. - Bilgi toplamak için aşağıdaki dergileri inceledik.

bilgi
{i} knowledge

Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work. - Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi.

I was impressed by the general knowledge of Japanese students. - Japon öğrencilerinin genel kültür bilgisinden etkilendim.

bilgiler ışığında
in the light of information
bilgi
instruction

I have attached instructions on how to use FTP to access our files. - Dosyalarımıza giriş için FTP'nin nasıl kullanılacağına dair bilgileri ekledim.

A computer program is a list of instructions that tell the computer what to do. - Bir bilgisayar programı bilgisayara ne yapacağını söyleyen bir talimatlar listesidir.

bilgi
advice

She gave me advice as well as information. - O, bilginin yanı sıra bana tavsiye verdi.

The more information you give me, the better the advice I can provide you. - Bana ne kadar fazla bilgi verirseniz size o kadar daha iyi tavsiye verebilirim.

bilgi
know-how
teknik bilgiler
(Kanun) know-how
beklenmedik bilgiler
(Ticaret) news
bilgi
science

I'm an eighth-grade science teacher in Boston. - Boston'da sekizinci sınıf fen bilgisi öğretmeniyim.

Mrs. Jones is teaching computer science. - Bayan Jones, bilgisayar bilimleri öğretiyor.

bilgi
(Bilgisayar) quote
bilgi
(Bilgisayar) more info

Please send us more information. - Lütfen bize daha fazla bilgi gönderin.

We need more information. - Bize daha fazla bilgi lâzım.

bilgi
understanding
bilgi
(Argo) drum
bilgi
(Bilgisayar) cc
bilgi
learned

We learned about that from reliable sources. - Güvenilir kaynaklardan onun hakkında bilgi edindim.

I learned about you from Tom. - Tom'dan senin hakkında bilgi edindim.

bilgi
(Bilgisayar) help

This information may help you find a cure. - Bu bilgi bir şifa bulmana yardımcı olabilir.

Television helps us widen our knowledge. - Televizyon bilgimizi genişletmemize yardımcı olur.

bilgi
(Bilgisayar) informative

This is a very informative article. - Bu çok bilgilendirici bir yazı.

bilgi
news

You want more information about our activities? Subscribe to our newsletter. - Bizim faaliyetleri hakkında daha fazla bilgi ister misiniz? Bültenimize abone olun.

Electronic news media is our primary source of information. - Elektronik haber medya temel bilgi kaynağımızdır.

bilgi
(Felsefe) cognition
bilgi
(Bilgisayar) prompt
bilgi
cognisance
bilgi
input
bilgi
(Bilgisayar) informational
bilgi
aviso
bilgi
letter

The letter informed her of his death. - Mektup onun ölümüyle ilgili onu bilgilendirdi.

Typing capital letters on a computer is somewhat tedious. - Bilgisayarda büyük harfleri yazmak biraz sıkıcı.

bilgi
enlightenment
teknik bilgiler
(Askeri,Ticaret) technical information
teorik bilgiler
theoretical information
bilgi
cognizance
bilgi
steer

That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition. - O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş.

bilgi
reprint
bilgi
report

I'd like to add some information to my report. - Raporuma bazı bilgiler eklemek istiyorum.

The suspect reportedly stole computers. - Söylendiğine göre sanık bilgisayarları çalmış.

bilgi
word

Tom didn't know how to translate the word computer because the people he was talking to had never seen one. - Konuştuğu insanlar daha önce bir bilgisayar görmedikleri için Tom computer kelimesini nasıl çevireceğini bilmiyordu.

Is there any word on Tom's condition? - Tom'un durumu hakkında bir bilgi var mı?

bilgi
lore
bilgi
fact

Did he acquaint you with the facts? - Size gerçeklerle ilgili bilgi verdi mi?

Write down the facts needed to convince other people. - Başka insanları ikna etmek için gerekli olan bilgileri yazın.

bilgi
snippet
bilgi
{i} notice

I'll have to take that question on notice. - Bu soruyu gerekli bilgiyi edindikten sonra yanıtlayacağım.

bilgi
information on
bilgi
knowledge of

I don't have much knowledge of physics. - Fizik hakkında çok fazla bilgim yok.

He has a good knowledge of Japanese religion. - O Japon diniyle ilgili iyi bir bilgiye sahiptir.

bilgi
ınformation
siyasal bilgiler
(İdari Yönetim) Political Sciences
siyasal bilgiler fakültesi
political science faculty
sosyal bilgiler
Social studies
Komutanın İhtiyacı Olan Kritik Bilgiler; Uluslar Arası Telsiz İstişare Komitesi
(Askeri) commander's critical information requirement; International Radio Consultative Committee
bilgi
griff
bilgi
learning

The hardest part of learning a language is knowing the vocabulary by heart. - Dil öğrenmenin en zor kısmı kelime bilgisini ezberlemektir.

Learning and cherishing data are not just the domain of Jewish people. - Bilgiye değer verip öğrenmek Yahudilerin tekelinde değildir.

bilgi
knowledge, learning; information
bilgi
inside dope
bilgi
gleanings
bilgi
acquaintance

I have a nodding acquaintance with him. - Onunla ilgili çok az bilgim var.

bilgi
griffin
bilgi
intelligence

Intelligence and knowledge are two very different things. - Zeka ve bilgi iki çok farklı şeydir.

Intelligence and knowledge are two independent things. - Zeka ve bilgi iki ayrı şeydir.

bilgi
info

Did you inform your teacher of this? - Bununla ilgili öğretmenini bilgilendirdin mi?

If you sign up to Facebook, your information will be sent to intelligence agencies. - Facebook'a üye olursanız, bilgileriniz istihbarat örgütlerine gönderilecektir.

bilgi
instructions

A computer program is a list of instructions that tell the computer what to do. - Bir bilgisayar programı bilgisayara ne yapacağını söyleyen bir talimatlar listesidir.

I have attached instructions on how to use FTP to access our files. - Dosyalarımıza giriş için FTP'nin nasıl kullanılacağına dair bilgileri ekledim.

bilgi
savvy
bilgi
gen

Fully automatic story generation remains an unsolved problem for computer scientists. - Tam otomatik hikaye üretimi bilgisayar bilim adamları için çözülmemiş bir sorun kalmaya devam etmektedir.

I was impressed by the general knowledge of Japanese students. - Japon öğrencilerinin genel kültür bilgisinden etkilendim.

bilgi
conveyance
bilgi
dope
bilgi
information; data
bilgi
line
bilgi
know how

It is becoming important for us to know how to use a computer. - Bir bilgisayarın nasıl kullanılacağını bilmemiz bizim için önemli hale geliyor.

Do you know how to use a computer? - Bir bilgisayarı nasıl kullanacağını biliyor musun?

bilgi
info , information
bilgi
knowhow
gerekli bilgiler
background information
gerekli olan bilgiler
what's what
geçmiş ile ilgili bilgiler
case history
giren bilgiler
incorporate functions
gizli bilgiler
classified information
hizmete özel bilgiler
(Askeri) restricted data
kişisel bilgiler
particular
kripto ile ilgili bilgiler
(Askeri) crypto related information
meteorolojik bilgiler
meteorological date
microsoft bilgiler
(Bilgisayar) microsoft info
siyasal Bilgiler Fakültesi formerly the School of Political Science
(at Ankara University)
siyasal bilgiler
government
temel bilgiler
rudiments
ön bilgiler
rudiments
التركية - التركية

تعريف bilgiler في التركية التركية القاموس.

sosyal bilgiler
Sosyal Bilgiler ilköğretimde işlenen haftalık en az 3 saat yada değişebilir 4 önemli dersten birtanesidir.1. sınıftan 3. sınafa kadarda hayat bilgisi olarak işlenir.4. sınıftan 8.sınıfa kadar işlenen bir dersdir.Sosyal bilgiler lisede birimlere ayrılır.Bunlar; Coğrafya, Felsefe ve Tarih'tır
Bilgi
haber
Bilgi
malümat
Bilgi
malûmat

Yeterince malumatımız yok. - Yeterli bilgimiz yok.

bilgi
İnsan aklının erebileceği olgu, gerçek ve ilkelerin bütününe verilen ad, malumat. Öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile elde edilen gerçek, malumat, vukuf: "Babası, önce ona, Mazlume ve ailesi hakkında birçok bilgi vermişti."- H. E. Adıvar. İnsan zekâsının çalışması sonucu ortaya çıkan düşünce ürünü, malumat, vukuf
bilgi
Bilim
bilgi
Genel olarak ve ilk sezi durumunda zihnin kavradığı temel düşünceler, malumat
bilgi
İnsan aklının erebileceği olgu, gerçek ve ilkelerin bütününe verilen ad, malûmat
bilgi
Kurallardan yararlanarak kişinin veriye yönelttiği anlam
bilgi
Öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile elde edilen gerçek, malûmat, vukuf
bilgi
İnsan zekâsının çalışması sonucu ortaya çıkan düşünce ürünü, malûmat, vukuf
sosyal bilgiler
Sosyal konuları içeren bilgiler
bilgiler
المفضلات