We wanted to keep you informed.
- Biz seni bilgilendirmek istedik.
I read the newspaper to keep myself informed.
- Kendimi bilgilendirmek için gazete okurum.
I want specific information.
- Özellikli bilgi istiyorum.
The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory.
- Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.
They conducted the following experiment to collect the data.
- Bilgi toplamak için aşağıdaki deneyi yaptı.
The data is often inaccurate.
- Bilgi çoğunlukla yanlıştır.
Traveling makes people knowledgeable.
- Seyahat, insanları bilgili yapar.
Bilal is a person of knowledge.
- Bilal bilgili bir kişidir.
I wrote to inform him of my decision.
- Kararımla ilgili onu bilgilendirmek için yazdım.
I have attached instructions on how to use FTP to access our files.
- Dosyalarımıza giriş için FTP'nin nasıl kullanılacağına dair bilgileri ekledim.
A computer program is a list of instructions that tell the computer what to do.
- Bir bilgisayar programı bilgisayara ne yapacağını söyleyen bir talimatlar listesidir.
She gave me advice as well as information.
- O, bilginin yanı sıra bana tavsiye verdi.
The more information you give me, the better the advice I can provide you.
- Bana ne kadar fazla bilgi verirseniz size o kadar daha iyi tavsiye verebilirim.
The lesson is science.
- Dersimiz fen bilgisi.
Tom doesn't want to be a doctor, although he's very good in science.
- Fen bilgisinde iyi olmasına rağmen, Tom bir doktor olmak istemiyor.
We need more information.
- Daha fazla bilgiye ihtiyacımız var.
I think we need more information.
- Sanırım daha çok bilgiye ihtiyacımız var.
I learned about you from Tom.
- Tom'dan senin hakkında bilgi edindim.
No one is so learned that he can know all things.
- Hiç kimse çok bilgili değil ki her şeyi bilebilsin.
I believe you have information that can help us.
- Bize yardım edebilecek bilgiye sahip olduğuna inanıyorum.
Television helps us widen our knowledge.
- Televizyon bilgimizi genişletmemize yardımcı olur.
This is a very informative article.
- Bu çok bilgilendirici bir yazı.
You want more information about our activities? Subscribe to our newsletter.
- Bizim faaliyetleri hakkında daha fazla bilgi ister misiniz? Bültenimize abone olun.
I read the newspaper to keep myself informed.
- Kendimi bilgilendirmek için gazete okurum.
This letter contains sensitive information that may offend some people.
- Bu mektup, bazı insanlar gücendirecek hassas bilgiler içermektedir.
The letter informed her of his death.
- Mektup onun ölümüyle ilgili onu bilgilendirdi.
That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition.
- O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş.
The suspect reportedly stole computers.
- Söylendiğine göre sanık bilgisayarları çalmış.
I'd like to add some information to my report.
- Raporuma bazı bilgiler eklemek istiyorum.
I don't think that's a real word.
- Bunun gerçek bir bilgi olduğunu sanmıyorum.
Is there any word on Tom's condition?
- Tom'un durumu hakkında bir bilgi var mı?
Write down the facts needed to convince other people.
- Başka insanları ikna etmek için gerekli olan bilgileri yazın.
The text above contains no accurate facts on the matter.
- Yukarıdaki metin konuyla ilgili kesin bilgiler içermiyor.
I'll have to take that question on notice.
- Bu soruyu gerekli bilgiyi edindikten sonra yanıtlayacağım.
He has a good knowledge of Japanese religion.
- O Japon diniyle ilgili iyi bir bilgiye sahiptir.
Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work.
- Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi.
The hardest part of learning a language is knowing the vocabulary by heart.
- Dil öğrenmenin en zor kısmı kelime bilgisini ezberlemektir.
Learning and cherishing data are not just the domain of Jewish people.
- Bilgiye değer verip öğrenmek Yahudilerin tekelinde değildir.
I have a nodding acquaintance with him.
- Onunla ilgili çok az bilgim var.
Intelligence and knowledge are two very different things.
- Zeka ve bilgi iki çok farklı şeydir.
If you sign up to Facebook, your information will be sent to intelligence agencies.
- Facebook'a üye olursanız, bilgileriniz istihbarat örgütlerine gönderilecektir.
I want specific information.
- Özellikli bilgi istiyorum.
The social worker was asked to follow up the information about the Stevenson family.
- Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.
A computer program is a list of instructions that tell the computer what to do.
- Bir bilgisayar programı bilgisayara ne yapacağını söyleyen bir talimatlar listesidir.
I have attached instructions on how to use FTP to access our files.
- Dosyalarımıza giriş için FTP'nin nasıl kullanılacağına dair bilgileri ekledim.
Fully automatic story generation remains an unsolved problem for computer scientists.
- Tam otomatik hikaye üretimi bilgisayar bilim adamları için çözülmemiş bir sorun kalmaya devam etmektedir.
You broke the computer. Nice going, genius.
- Bilgisayarı bozdun. Aferin, dahi.
It is becoming important for us to know how to use a computer.
- Bir bilgisayarın nasıl kullanılacağını bilmemiz bizim için önemli hale geliyor.
I don't know how to operate this computer.
- Bu bilgisayarı nasıl çalıştıracağımı bilmiyorum.
Yeterince malumatımız yok.
- Yeterli bilgimiz yok.