Onların ilişkisi hakkında bir şey bilmiyorum.
- I don't know anything about their relationship.
Sanırım John'un Jane ile olan ilişkilerini çok fazla okuyorsun.
- I think you're reading too much into John's relationship with Jane.
O iki problem arasında herhangi bir yakınlık görmüyorum.
- I don't see any relation between the two problems.
Japonya ve ABD arasındaki arkadaşça ilişkileri sürdürmeliyiz.
- We must maintain the friendly relations between Japan and the U.S.
O onlarla akrabalığını bozdu.
- He broke relations with them.
O, onun uzak bir akrabasıdır.
- He is a distant relation of hers.
En büyük nimet sağlık, en büyük zenginlik kanaat, en büyük bağ da vefadır.
- Health is the greatest gift; satisfaction the greatest wealth; fidelity the greatest relation.
Tom'la ilişkim seni ilgilendirmez.
- My relationship with Tom is none of your business.
Tom bir ilişkiyle ilgilenmiyor.
- Tom isn't interested in a relationship.
They had an extraordinary relationship.
- Sie hatten eine außergewöhnliche Beziehung.
I am hoping to put an end to our unhappy relationship.
- Ich hoffe, unsere unglückliche Beziehung beenden zu können.