Bu saat için en az 1,000 dolar ödemek zorunda kaldım.
- Ich musste für diese Uhr nicht weniger als 1000 Dollar bezahlen.
Bir şey ödemek zorunda mıyız?
- Müssen wir etwas bezahlen?
Piller için ekstra ücret ödemeniz gerekir.
- You need to pay extra for the batteries.
Fakir Japon göçmenler düşük ücretle çalışmaya istekliydiler.
- Poor Japanese immigrants were willing to work for low pay.
Hey! Scott! Faturamı öde!
- Hey! Scott! Pay my bill!
Faturayı ödemediği için suyu kestiler.
- They shut his water off because he didn't pay the bill.
Tom ona ödediğimiz maaşı hak ediyor.
- Tom deserves the salary we pay him.
Son zamanlarda, ona maaş çekini zamanında vermiyorlar.
- Recently, they have not been giving her her paycheck on time.
Tom, Mary ile birlikte her çıkışında her zaman hesabı ödemek zorunda kalmaktan usandı.
- Tom became tired of always having to pay the bill every time he went out with Mary.
Vergi ödemek her işçinin yükümlülüğüdür.
- It is the obligation of every worker to pay taxes.
Bir otel odasına dünya kadar para vermek istemiyorum.
- I don't want to pay through the nose for a hotel room.
Bedelini ödemek zorundasın.
- You have to pay the price.
Bir dahaki sefere bunun bedelini ödersin!
- Next time you'll pay for it!
Bir sürü insan faturalarını ödeme konusunda endişeleniyor.
- Many people worry about paying their bills.
Faturayı ödemediği için suyu kestiler.
- They shut his water off because he didn't pay the bill.
I'll pay with travelers' checks.
- Ich werde mit Reiseschecks bezahlen.
I will pay my debt as soon as possible.
- Ich werde meine Schulden so schnell wie möglich bezahlen.