Bir şey ödemek zorunda mıyız?
- Müssen wir etwas bezahlen?
Kirayı ödemek için gitarımı rehine koydum.
- Ich habe meine Gitarre verpfändet, um die Miete zu bezahlen.
Piller için ekstra ücret ödemeniz gerekir.
- You need to pay extra for the batteries.
Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
- Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
Faturayı ödemediği için suyu kestiler.
- They shut his water off because he didn't pay the bill.
Onun için ne kadar ödedin?
- How much did you pay for him?
Son zamanlarda, ona maaş çekini zamanında vermiyorlar.
- Recently, they have not been giving her her paycheck on time.
Tom ona ödediğimiz maaşı hak ediyor.
- Tom deserves the salary we pay him.
Ben bir kredi kartı ile ödemek istiyorum.
- I would like to pay with a credit card.
Tom, Mary ile birlikte her çıkışında her zaman hesabı ödemek zorunda kalmaktan usandı.
- Tom became tired of always having to pay the bill every time he went out with Mary.
Bir otel odasına dünya kadar para vermek istemiyorum.
- I don't want to pay through the nose for a hotel room.
Aşk için ödediğimiz bedel bu.
- It's the price we pay for love.
Bir dahaki sefere bunun bedelini ödersin!
- Next time you'll pay for it!
Onun ödemesi gerektiğini iddia ettim.
- I demanded that he should pay.
Bir sürü insan faturalarını ödeme konusunda endişeleniyor.
- Many people worry about paying their bills.
A man of wealth has to pay a lot of income tax.
- Ein Reicher muss eine hohe Einkommenssteuer bezahlen.
I'll pay with travelers' checks.
- Ich werde mit Reiseschecks bezahlen.