تعريف beyaz في التركية الإنجليزية القاموس.
- white
I own a white and black dog.
- Siyah beyaz bir köpeğim var.
They fed a black and a white dog.
- Onlar bir siyah ve bir beyaz köpeği beslediler.
- leuco
- calico cat
- white part
- print. regular (typeface) (as distinguished from boldface and italic); lightface
- leuko
- white; hoar
- white; white; white, white person; heroin, snow
- white spot
Her dress is blue with white spots.
- Onun kıyafeti mavi ile beyaz benekli.
The white spots on Saturn are believed to be powerful storms.
- Satürn üzerindeki beyaz lekelerin, güçlü fırtınalar olduklarına inanılır.
- white; heroin
- slang heroin
- clean copy
- whitelist
- in white
- bloodless
- argent
- snowy
My grandfather has snowy white hair.
- Büyükbabamın kar beyazı saçı var.
- honkie
- {i} heroin
- boer
- blank
- {s} hoar
- beyaz tenli
- fair
- beyaz perde
- screen
- Beyaz Deniz
- The White Sea (Russian: Бе́лое мо́ре) is a southern inlet of the Barents Sea located on the northwest coast of Russia
- beyaz adam
- (Argo) honkie
- beyaz adam
- (Argo) honkey
- beyaz alarm
- (Askeri) warning white
- beyaz balık
- (Denizbilim) white fish
- beyaz benek
- (Denizbilim) ich
- beyaz benek
- (Denizbilim) ichtyophthirius
- beyaz büyü
- (Pisikoloji, Ruhbilim) white magic
- beyaz denge
- white balance
- beyaz diken
- (Botanik, Bitkibilim) haw
- beyaz diken
- (Botanik, Bitkibilim) hawthorn
- beyaz dişler
- white teeth
- beyaz eşya
- white appliances
- beyaz gece
- white night
- beyaz kağıt
- (Bilgisayar) white paper
The argument presented in Doyle's study was first published as a white paper on drug-related crimes.
- Uyuşturucu ile ilgili suçlar konusunda Doyle'nin çalışmasında sunulan argüman bir beyaz kağıt olarak ilk kez yayımlandı.
Plain white paper will do.
- Sadece beyaz kağıt yeterli.
- beyaz kil
- white clay
- beyaz kitap
- white book
- beyaz kravat
- white tie
- beyaz leke
- (Denizbilim) white spot
- beyaz leylek
- white stork
- beyaz madde
- (Pisikoloji, Ruhbilim,Teknik) white matter
- beyaz melek
- white angel
- beyaz mermer
- (Bilgisayar) white marble
- beyaz mika
- (Jeoloji) white mica
- beyaz rusça
- belarusian
- beyaz rusça
- (Bilgisayar) byelorussian
- beyaz sos
- (Gıda) roux
- beyaz tahta
- (Bilgisayar) white board
- beyaz tenli
- white-skinned
- beyaz yaka
- white-collar
- beyaz yakalı
- white-collar
- beyaz yalan
- tarradiddle
- beyaz yalan
- a white lie
- beyaz yalan
- fib
- beyaz zambak
- (Botanik, Bitkibilim) lilium candidum
- beyaz zambak
- (Botanik, Bitkibilim) white lily
- beyaz zehir
- (Konuşma Dili) heroin
- beyaz önlük
- (Kimya) white coat
- beyaz üzüm
- (Gıda) white grapes
- beyaz ırk
- caucasians
- beyaz ışık
- (Askeri) flash white
- beyaz ışınım
- (Fizik) white radiation
- beyaz atlı prens
- prince charming
- beyaz ekmek
- white bread
At that time, white bread and meat were considered a luxury.
- O zamanlar beyaz ekmek ve et, lüks olarak kabul edilirdi.
I would like some white bread.
- Ben biraz beyaz ekmek istiyorum.
- beyaz eşya
- Home appliance
- beyaz fosfor
- (Kimya) White phosphorus (WP): the ordinary allotrope of phosphorus, a translucent waxy whitish or yellowish solid which is poisonous and very reactive; also called yellow phosphorus
- beyaz ispirto
- white spirit
- beyaz lahana
- white cabbage
- beyaz leblebi
- White Chickpeas
- beyaz peynir
- White cheese, feta cheese
- beyaz tenli hanımefendi
- white-skinned lady
- beyaz tenli kadın
- white-skinned women
- beyaz tenli kadın.
- white-skinned woman
- beyaz tenli, güzel (kadın)
- white-skinned, beautiful (female)
- Beyaz Kitap
- (Hukuk) White Paper
- Beyaz Rus
- Belarussian
- Beyaz Rusya
- White Russia, Belarus
- Beyaz Rusça
- Belarussian
- beyaz Rus
- 1. (a) Belarussian, (a) Byelorussian. 2. hist. (a) White Russian. 3. Belarussian, Byelorussian (person). 4. hist. White Russian (person). B
- beyaz Rusya
- 1. Belarus, Byelorussia. 2. hist. White Russia. B
- beyaz Rusça
- 1. Belarussian, Byelorussian, the Belarussian language. 2. (speaking, writing) in Belarussian, Belarussian. 3. Belarussian (speech, writing); spoken in Belarussian; written in Belarussian. B
- beyaz Saray
- the White House
- beyaz adam
- white man
- beyaz adam
- man
- beyaz alkol
- white spirit
- beyaz altın
- white geld
- beyaz ardıcı
- (Tabiat Doğa) (kuş, Fam: ötleğenkuşugiller,çalıbülbülügiller) [syn.: beyaz ardıcı, ak mukallit] olivaceous warbler
- beyaz arsenik
- white arsenic
- beyaz at
- whitehorse
- beyaz at
- white horse
- beyaz ateş
- (Kimya) white incandescent
- beyaz ayı
- sea bear
- beyaz aşındırma
- white discharge
- beyaz bal
- (Arılık) extra white honey
- beyaz bal
- (Arılık) white honey
- beyaz balık
- whitefish
- beyaz bastırma
- white compression
- beyaz bayrak
- flag of truce
- beyaz başlıklı kuş
- whitecap
- beyaz benzin
- (Kimya) white spirit
- beyaz biber
- (Gıda) white pepper
- beyaz bir şey arıyorum
- I'm looking for something in white
- beyaz boya
- white lead paint
- beyaz boya
- whitewash
- beyaz boya
- (Tekstil) white dye
- beyaz boyunlu güvercin
- culver
- beyaz bıyıklı deniz kırlangıcı
- (Tabiat Doğa) (kuş, Fam: sumrular,denizkırlangıcıgiller) [syn.: beyaz bıyıklı deniz kırlangıcı, bıyıklı sumru] whiskered tern
- beyaz bşv
- (Bilgisayar) white ref
- beyaz cevher
- white substance
- beyaz ceviz
- white walnut
- beyaz ciro
- (Ticaret) unqualified endorsement
- beyaz ciro
- (Ticaret) indorsement in blank
- beyaz ciro
- (Ticaret) endorsed in blank
- beyaz cisim
- white body
- beyaz cisim
- (Fizik) white object
- beyaz dekapaj
- white pickling
- beyaz demir
- white iron
- beyaz diken
- (Tabiat Doğa) (bitki, Fam: gülgiller,verdiye) [syn.: beyaz diken, akdiken, alıç, edren, geviş] hawthorn, haw
- beyaz dizi
- soap opera
- beyaz doku
- (Bilgisayar) white texture
- beyaz doruğu
- peak white, white peak
- beyaz durum
- (Askeri) threatcon white
- beyaz dut
- white mulberry
- beyaz düzeyi
- white level
- beyaz et
- white meat
Tom only eats white meat.
- Tom sadece beyaz et yiyor.
Tom eats nothing but white meat.
- Tom beyaz etten başka bir şey yemiyor.
- beyaz eşya
- household appliances
- beyaz fakir halk
- white trash
- beyaz fare
- white mouse
- beyaz fil
- (Konuşma Dili) a white elephant
- beyaz fil
- white elephant
- beyaz fosfor; Çalışma Heyeti
- (Askeri) white phosphorous; Working Party (NATO)
- beyaz gerdanlı zerdeva
- pine marten
- beyaz gümüş
- (Madencilik) white silver
- beyaz gürültü
- white noise
- beyaz halka
- (Denizbilim) light zone
- beyaz hardal
- white mustard
- beyaz insan
- white person
- beyaz iş
- simple white embroidery
- beyaz kabul
- (Kanun,Ticaret) acceptance in blank
- beyaz kadın
- ticareti white slave trade
- beyaz kadın
- white woman
- beyaz kadın taciri
- white slaver
- beyaz kadın taciri
- white slave agent
- beyaz kadın ticareti
- white slave trade
- beyaz kafa
- whitehead
- beyaz kaliteli porselen
- parian
- beyaz karınca
- soldier
- beyaz karınca
- (Tabiat Doğa) (böcek, haşere) [syn.: beyaz karınca, divik, akkarınca, termit] termite, white ant
- beyaz karınca
- termite
Ants, termites and bees are social animals.
- Karıncalar, beyaz karıncalar ve arılar sosyal hayvanlardır.
Termites are sometimes called white ants.
- Termitlere bazen beyaz karıncalar denir.
- beyaz karınlı yeşil bacak
- (Tabiat Doğa) (kuş, Fam: çullukgiller) sandpiper
- beyaz kat
- white layer
- beyaz kavak
- (Çevre) white poplar
- beyaz kaydı
- (Elektrik, Elektronik) white recording
- beyaz kek
- white cake
- beyaz kenar
- white line
- beyaz kireç
- albarium
- beyaz koyun
- white sheep
- beyaz kraft
- (Matbaacılık, Basımcılık) bleached kraft
- beyaz kukumav kuşu
- (Tabiat Doğa) (kuş, Fam: baykuşgiller) snowy owl
- beyaz kurt
- white wolf
- beyaz kuyruk
- white tail
- beyaz kuyruk
- whitetail
- beyaz kuyruklu kartal
- (Tabiat Doğa) (kuş, Fam: atmacalar) [syn.: beyaz kuyruklu kartal, balık kartalı] white-tailed sea eagle
- beyaz kömür
- white coal
- beyaz körlük
- whiteout
- beyaz metal
- white metal
- beyaz metin
- (Bilgisayar) white text
- beyaz ok
- (Bilgisayar) white arrow
- beyaz oy
- positive vote
- beyaz oy
- positive ballot
- beyaz oy a vote
- in favor, aye . B
- beyaz papyon
- white tie
- beyaz pas
- white rust
- beyaz pasta
- angel food cake
- beyaz perde
- (Sinema) motion picture screen
- beyaz perde
- the screen
- beyaz perde
- the silver screen
- beyaz perdede
- on the screen
- beyaz pik
- (Mekanik) white cast iron
- beyaz pirinç
- white brass
- beyaz porselen gösterebilir misiniz
- Would you show me some white china
- beyaz protestan amerikalı
- WASP
- beyaz radyasyon
- white radiation
- beyaz ref
- (Bilgisayar) white ref
- beyaz rezerve
- white resist
- beyaz rusya
- belarus
- beyaz rusya
- white russia
- beyaz salça
- (Gıda) bechamel
- beyaz saçlı
- white haired
- beyaz saçlı
- silver-haired
- beyaz ses
- white noise
- beyaz seviyesi
- white level
- beyaz sinek
- whitefly
- beyaz sokar
- (Denizbilim) marbled spinefoot
- beyaz sos
- white sauce
- beyaz sıcaklık
- white heat
- beyaz sırtlı ağaçkakan
- (Tabiat Doğa) (kuş, Fam: ağaçkakangiller) white-backed woodpecker
- beyaz tarak dişli ördek
- smew
- beyaz tartar
- cream of tartar
- beyaz tenlilik
- fairness
- beyaz tunç
- white bronze
- beyaz ve yumuşak örtü
- fleece
- beyaz vitriyol
- white vitriol, zinc sulphate
- beyaz yafta
- (Askeri) white label
- beyaz yalan
- white lie
- beyaz yasemin
- syringa
- beyaz yerelması
- (Tabiat Doğa) (bitki, Fam: papatyagiller,bileşikgiller,mürekkebe) [syn.: beyaz yerelması, tavukgötü, yıldız kökü] sunchoke, topinanbour, Jerusalem artichoke
- beyaz yonca
- (Tabiat Doğa) (bitki, Fam: baklagiller,bakliye fasilesi) [syn.: beyaz yonca, üçgül, aküçgül] white clover, Dutch clover, honeysuckle clover, white trefoil, purplewort
- beyaz yüzlü
- whiteface
- beyaz zambak
- madonna lily
- beyaz zehir
- hard drug
- beyaz çam
- (Tabiat Doğa) (bitki, Fam: çamgiller,tennubiye) European / common silver fir
- beyaz çam
- whitewood
- beyaz çamaşırlar
- white goods
- beyaz çikolata
- white chocolate
- beyaz çöp
- white trash