Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
- This is a good book, but that is better.
Çok daha iyi hissediyorum.
- I'm feeling a lot better.
Satrançta iyileşmek istiyorum.
- I want to get better at chess.
Biz iyileşmek zorundayız.
- We have to get better.
Biz iyileşmek zorundayız.
- We have to get better.
Ben gitarda iyileşmek istiyorum.
- I want to get better at guitar.
Ben bütün iyileri tattım, ve sağlıklı olmaktan daha iyisini bulmadım.
- I tasted all goods, and didn't find better than good health.
Tom Mary'ye ödünç para vermekten daha iyisini bilmeliydi.
- Tom should have known better than to lend money to Mary.
Biz iyileşmek zorundayız.
- We have to get better.
Tom onun çalışını son duyduğumdan beri klarnet çalmada daha da iyileşmektedir.
- Tom has gotten better at playing the clarinet since I last heard him play.
İngilizceni geliştirmek istiyorsan onun konuşulduğu ülkelere gitsen iyi olur.
- If you are to improve your English, you had better go to countries where it is spoken.
Kendimi geliştirmek istiyorum.
- I want to better myself.
Yalnız daha zenginim.
- I'm better off alone.
Sensiz daha zenginim.
- I'm better off without you.
Henüz daha iyi bir şey bulmadım.
- I haven't found anything better yet.
Tomorrow. If you can work it out. Or better yet, this evening.
Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.
- I like coffee better than tea.
Ben vokal müziği enstrümantal müzikten daha çok severim.
- I like vocal music better than instrumental music.
Dünyamızı daha iyi yapmak için çalışalım.
- Let's try to make our world better.
Daha iyi yapmak zorundayız.
- We've got to do better.
Daha iyi şekilde yapabileceğimizi düşünüyoruz.
- We know we can do better.
Ne kadar çok çabalarsam çabalayayım, onu, onun yapabildiğinden daha iyi şekilde yapamam.
- No matter how hard I try, I can't do it any better than she can.
Düne nazaran bugün hava daha güzel.
- Compared to yesterday, the weather is better today.
Cümlelerinizi silmek yerine, daha güzel hale getirmeye ne dersiniz?
- Instead of deleting your sentences, how about making them better?
Tom sorunla daha iyi bir şekilde ilgilenebilirdi.
- Tom could have dealt with the problem in a better way.
Senin hayat arkadaşın nerede?
- Where's your better half?
Tom üniversiteye gitseydi daha varlıklı olup olmayacağını merak etmekten kendini alamıyor.
- Tom can't help wondering whether he would have been better off if he had gone to college.
Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
- While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.
Daha iyi olmak üzere.
- It's about to get better.
Fransızca konuşmada daha iyi olmak istiyorum.
- I want to get better at speaking French.
Aynı şeyi söylemenin çok daha iyi ve kısa bir yolu yok mu?
- Isn't there a much better and shorter way of saying the same thing?
İspanya, Latin Amerika'yı işgal etmeseydi, çok daha iyi olurdu.
- It would have been much better if the Spanish hadn't invaded Latin America.
O iki hafta içinde iyileşecek.
- He will get better in two weeks.
Onun yakında iyileşeceğini umuyorum.
- I hope that she'll get better soon.
O kadar çok sigara içmesen iyi olur.
- You had better not smoke so much.
Amerika'ya gideceksen, İngilizce konuşmayı öğrensen iyi olur.
- If you are to go to America, you had better learn English conversation.
yasal bir kuralı olmayan fakat must/have to kadar güçlü bir anlamı olan kalıptır.
This jacket has seen better days. Look how the sleeves are worn.
I’ve had enough of cycling with you chaps. I can spend my Sundays better than in tormenting cats and quarrelling and fighting.”.
He quickly found Ali his better in the ring.
My better half won't be coming tonight.
Their insolence and recklessness must be opposed, and better late than never.
Knowing the real reasons for his action enabled her to view them in a better light.
I think it would be better off in the bag.
But you'd better take your diamond ring, you'd better pawn it, babe.
Of all the inventors to obtain patents, only a few have really built a better mousetrap.
The better part of valour is discretion; in the which better part, I have saved my life.
For better or worse, he’s the president.
Many people returned to work a bit anxious, they acknowledged, but grimly determined not to let terrorists get the better of them.
Will we get it finished? / We had better..
Your sofa has certainly seen better days, isn't it time you got a new one?.
He got halfway out the door, thought better of it, and decided to stay home, instead.