bestowed, granted

listen to the pronunciation of bestowed, granted
الإنجليزية - التركية

تعريف bestowed, granted في الإنجليزية التركية القاموس.

given
göz önünde tutulursa
given
{s} verilmiş

Sophie'nin kendi midillisi vardı. Ona babası tarafından verilmişti. - Sophie had her own pony. It had been given to her by her father.

Allen'e çözülmesi imkânsız bir problem verilmişti. - Allen was given a problem that was impossible to solve.

given
given name küçük isim
given
verili

Zaman verilirse, bu sorunu çözebilmeliyiz. - Given time, we should be able to solve this problem.

Tom'a yılda üç kez ikramiye verilir. - Tom is given a bonus three times a year.

given
ortada olduğuna göre
given
{f} ver

Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler. - Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.

Yiyecekler ve battaniyeler mültecilere verildi. - Food and blankets were given to the refugees.

given
eğilimli
given
bakılırsa
given
Belirli

İnsanlar malların belirli bir öğesini ne kadar çok alırsa, onun fiyatı o kadar yüksek olur. - The more people buy a given item of merchandise, the higher its price.

given
(sıfat) verilmiş, belirlenmiş, belli, bilinen, doğuştan olan, tarihli ve onaylı
given
ilk bilgi
given
{s} belli
given
f., bak. give. s. belirli, muayyen. i. veri
given
birinci isim
given
imza ve tarihi atılmış
given
{s} bilinen
given
veri

Yukarıda verilen örneğe bak. - See the example given above.

Allen'e çözülmesi imkânsız bir problem verilmişti. - Allen was given a problem that was impossible to solve.

given
{s} tarihli ve onaylı
given
{s} belirlenmiş
الإنجليزية - الإنجليزية
{s} given
bestowed, granted
المفضلات