beri-beri

listen to the pronunciation of beri-beri
الإنجليزية - التركية

تعريف beri-beri في الإنجليزية التركية القاموس.

beriberi
{i} beriberi
beriberi
(isim) beriberi
beriberi
(Tıp) Filipinler, Japonya, Çin, Hindiçini ve Hindistan'da andemik olarak bulunan ve B vitamini noksanlığından meydana gelen ağır bir polinevrit (kalp hastalıkları, hidrops ve genel sıskalığa sebep olur)
التركية - التركية

تعريف beri-beri في التركية التركية القاموس.

BERÎ
(Osmanlı Dönemi) (Berâet. den) Kurtulmuş. Temiz. Kayıt ve hüküm altında olmayan. Zimmeti bulunmayan adam. Hiçbir karışıklık, kusur ve noksanı olmayan. Hastalıktan sâlim olan. (Bak: Ber
BERİBERİ
(Osmanlı Dönemi) (Seylanca) Asya'nın güneydoğusu ile Okyanusya, Senegal ve Brezilya'nın yerli halklarında görülen ve B vitamini eksikliğinde vücuda gelen bir hastalık
KA'BERÎ
(Osmanlı Dönemi) Ailesine, arkadaşına, yoldaşına, kabilesine ve halkına katılık eden, kötü ahlâklı kişi
beri
Bu uzaklıkta bulunan
beri
çilek ve kiraz gibi etli ve ince kabuklu meyveler
beri
Bu uzaklıkta bulunan: "Ağaçlardan, karanlığın beri tarafına doğru bir nehir akışı var."- S. F. Abasıyanık. Çıkma durumundaki kelimelerden sonra getirilerek bir işin başlangıcını gösterir: "Kar sabahtan beri yağmıştı."- S. F. Abasıyanık
beri
Konuşanın önündeki iki uzaklıktan kendisine daha yakın olanı
beri
Çıkma durumundaki kelimelerden sonra getirilerek bir işin başlangıcını gösterir
beriberi
Genellikle Uzakdoğu ülkelerinde B vitamini eksikliğinden doğan bir hastalık
beriberi
Uzakdoğu ülkelerinde B vitamini eksikliğinden doğan bir hastalık
beriberi
Genellikle Uzak Doğu ülkelerinde B vitamini eksikliğinden ileri gelen bir hastalık
tez beri
Kolaylıkla, çabukça
öteden beri
Geçmişten bugüne kadar, başlangıçtan beri
الإنجليزية - الإنجليزية
disease caused by a lack of vitamin B
beriberi
a disease of the nerves caused by lack of vitamins (bAribAri ). or vitamin B1 deficiency Nutritional disorder, with nerve and heart impairment, caused by thiamin deficiency. Its name is from the Sinhalese word for "extreme weakness." Symptoms include fatigue, digestive problems, and limb numbness and weakness. Dry beriberi involves gradual long-nerve degeneration, with muscle atrophy and loss of reflexes. Wet beriberi is more acute, with edema from cardiac failure and poor circulation. Thiamin occurs widely in food but is lost in processing; a well-balanced diet high in unprocessed foods can prevent beriberi. In Western countries, chronic alcoholism is the most common cause
beriberi
an ailment caused by a deficiency of thiamine (vitamin B1)
beriberi
{i} disease characterized by weakness and nerve damage (common in India)
beriberi
An acute disease occurring in India, characterized by multiple inflammatory changes in the nerves, producing great muscular debility, a painful rigidity of the limbs, and cachexy
beriberi
avitaminosis caused by lack of thiamine (vitamin B1)
beriberi
kakke
التركية - الإنجليزية

تعريف beri-beri في التركية الإنجليزية القاموس.

-den beri
from
o zamandan beri
since

I haven't seen her since then. - O zamandan beri onu görmedim.

Tom hasn't seen Mary since then. - Tom o zamandan beri Mary'yi görmedi.

o zamandan beri
ever since

Tom came to Japan three years ago and has been living here ever since then. - Tom üç yıl önce Japonya'ya geldi ve o zamandan beri burada yaşamaktadır..

She has remained abroad ever since. - O zamandan beri yurt dışında kalmaktadır.

-den beri
for
beri
onwards
beri
from

I haven't heard from Jane since she moved to Tokyo. - Tokyo'ya taşındığından beri, ben Jane'den haber almadım.

Tom has been working as a translator ever since he graduated from college. - Tom üniversiteden mezun olduğundan beri bir çevirmen olarak çalışmaktadır.

beri
on
-den beri
since
-den beri
dated from
-den beri
ever since
-den beri sürekli olarak
ever since
beri
for

It's been three years since Tom started working for Mary. - Tom Mary ile çalışmaya başladığından beri üç yıl oldu.

Tom has been hunting for a job since he lost his previous job last year. - Geçen yıl bir önceki işini kaybettiğinden beri, Tom bir iş aramaktadır.

beri
the near side
beri
this way
beri
free
beri
since

She has been busy since last week. - O, geçen haftadan beri meşgul.

I hear he has been ill since last month. - Onun geçen aydan beri hasta olduğunu duydum.

beri
ever since

Tom came to Japan three years ago and has been living here ever since then. - Tom üç yıl önce Japonya'ya geldi ve o zamandan beri burada yaşamaktadır..

I have known him ever since he was a child. - Onu çocukluğundan beri tanırım.

o zamandan beri
since that time
o zamandan beri
thenceforth
4 yıldan beri çalışıyorum
i have been working for 4 years
başlangıçtan beri
From the beginning
beri
onward
beri
down

That politician has come down in the world since the so-called Recruit scandal was publicized. - Sözde acemi skandalı duyulduğundan beri o politikacı dünyada gözden düştü.

Tom's gone down two pant sizes since he went vegan. - O vegan olduğundan beri Tom iki pantolon ölçüsü düştü.

beri beri
been since
bir süreden beri
Since a while
dünden beri
since yesterday
o zamandan beri
thenceforward
uzun yıllardan beri
for many years
baştan beri
from the off
baştan beri
from the outset
baştan beri
all along

Sami was the killer all along. - Sami baştan beri katildi.

başından beri
from the outset
başından beri
all along

They must have known it all along. - Onu başından beri biliyor olmalılar.

We knew it all along. - Biz onu başından beri biliyorduk.

başından beri işin içinde olmak
get in on the ground floor
beri
the near side; this way; since, ever since; for
beri
here; near, this side (of)
beri gel
come near!
beri gel
Come nearer. Come here
beri taraf
this side
beriberi
beriberi
beriberi
path. beriberi
beriberi
disease characterized by weakness and nerve damage (common in India)
bilinmeyen dönemlerden beri
from time
den beri
since

I haven't seen Tom since 1988. - 1988' den beri Tom'u görmedim.

We've been friends since I was 6 months old. - Ben altı aylıkken den beri biz arkadaşız.

den beri
insomuch as
dünya kurulalıdan beri
since the world began
dığından beri
since when
epey zamandan beri
for some time past
eskiden beri
from of old
eskiden beri since
time immemorial, all along, for a long time past
ezelden beri
from time immemorial
fi tarihinden beri
since the year dot
icat edildiğinden beri
since its invention
icat edildiğinden beri
since the invention of
ileriden beri
for a long time now
kalubeladan beri since
the beginning of time, since day one
küçükten beri
from a child
küçükten beri
ever since childhood
laf ola beri gele
stuff and nonsense
ne zamandan beri
since when
ondan beri
thenceforward
ondan beri
since then
ondan beri
thenceforth
söz anlayan beri gelsin
(Konuşma Dili) None of you understand me
yıllardan beri
for years
çağlardan beri
down the ages
çocukluktan beri
from a child
çocukluktan beri
man and boy
çok eskiden beri
since the year dot
çoktan beri
for a long time
öteden beri
for a long time
öteden beri
for a long time, all along
öteden beri
all along
öteden beri süregelen gelenek
an unbroken custom