bent to the point of coming apart, but not necessarily in separate pieces

listen to the pronunciation of bent to the point of coming apart, but not necessarily in separate pieces
الإنجليزية - التركية

تعريف bent to the point of coming apart, but not necessarily in separate pieces في الإنجليزية التركية القاموس.

broken
bozuk

Benim televizyon bozuk. - My television is broken.

Benim masa saati bozuk gibi görünüyor. - My clock seems to be broken.

broken
{s} bozuk, bozulmuş
broken
(Dilbilim) aksamalı
broken
bozuk konuşma
broken
bozuk yazı
broken
çiğnenmiş
broken
ezik
broken
uyulmamış
broken
tutulmamış

Tutulmamış bir söz hiç verilmemesinden daha iyidir. - Better a broken promise than none at all.

broken
kırık eksik
broken
{s} kırık, kırılmış
broken
yarılmış
broken
ruhça ve bedence zayıf düşmüş
broken
{s} dilbilgisi kurallarına uymayan bir yabancının
broken
parçaları kırılmış ihlâl edilmiş
broken
{s} parçalanmış
broken
(sıfat) kırık, kırılmış, arızalı, çökmüş, yıkılmış, parçalanmış, bozuk, çiğnenmiş, ihlâl edilmiş, kesik
broken
{s} yıkılmış
broken
inkıtaa uğramış
الإنجليزية - الإنجليزية
broken
bent to the point of coming apart, but not necessarily in separate pieces

    الواصلة

    bent to the point of com·ing apart, but not nec·es·sa·ri·ly in sep·a·rate pieces

    النطق

المفضلات