تعريف benefits في الإنجليزية التركية القاموس.
- (Ticaret) personel sosyal yardımları
- yararlar
Yararlar maliyetlerden daha ağır basar.
- The benefits outweigh the costs.
İngilizce öğrenmekten büyük yararlar sağlayacaksın.
- You will derive great benefits from learning English.
- avantajları
- faydası
- benefit
- menfaat
Bu senin menfaatin için.
- This is for your benefit.
- benefit
- fayda
Bu makale hem askeri harcamaları azaltmanın sakıncalarını hem de faydalarını analiz eder.
- This article analyzes both the benefits and the drawbacks of reducing military spending.
Bugünlerde doğanın faydalarını unutmaya meyilliyiz.
- Nowadays we are apt to forget the benefits of nature.
- benefit
- {f} yararlanmak
- benefit
- yarar
O, benim erkek arkadaşım değil, sadece yararı olan platonik aşk.
- He's not my boyfriend, it's just platonic love with benefits!
Bu malzemenin herkes için yararlı olduğunu düşünüyorum.
- I think that this material is of benefit to everyone.
- benefit
- çıkar
- benefits package
- yararları paketi
- benefits of reading
- okumanın yararları
- benefits of reading
- kitap okumanın yararları
- benefit
- {f} yararı dokunmak
- benefit
- kâr
Bu planı gerçekleştirmek karşılıklı olarak yararımıza olacaktır.
- It will be to our mutual benefit to carry out the plan.
- benefit
- ayrıcalık
- benefit
- kazanç
Haksız kazançların kimseye faydası olmaz.
- Ill-gotten gains never benefit anyone.
- benefit
- (Hukuk) istifade
- benefit
- yardım parası
- benefit
- yaramak
- benefit
- hak
Tom'u haklı kabul edelim.
- Let's give Tom the benefit of the doubt.
Haksız kazançların kimseye faydası olmaz.
- Ill-gotten gains never benefit anyone.
- benefit
- avantaj
Maliyetler avantajlardan daha ağır basar.
- The costs outweigh the benefits.
Şirket tüm çalışanları için sağlık bakımı ve hayat sigortası avantajları sağlar.
- The company provides health care and life insurance benefits for all of its employees.
- benefit
- faydası olmak
- benefit
- iyi gelmek
- benefit
- yardım toplama faaliyeti
- benefit
- yararlı olmak
- benefit
- yardım (parası)
- benefit
- yararına olmak
- benefit
- (Ticaret) ek ödemeler
- benefit
- (Ticaret) çıkar hak
- benefit
- yararı olmak
- benefit
- leh
- benefit
- atiyye
- benefit
- (Ticaret) personel sosyal yardımları
- benefit
- nasiplenmek
- benefit
- -e yararı dokunmak
- benefit
- ata
- benefit
- (Ticaret) imtiyaz yetki
- benefit
- -e yararlı olmak
- benefit
- (Kanun) nefi
- benefit
- fayda göstermek
- benefit
- fayda görmek
- benefit
- (Ticaret) yan ödeme
- benefit
- yarar görmek
- benefit
- yarar sağlamak
- derive personal benefits
- kişisel çıkar elde etmek
- derive personal benefits
- kişisel çıkar sağlamak
- economic benefits
- (Ticaret) ekonomik yararlar
- employee benefits
- (Ticaret) personel sosyal hakları
- fringe benefits
- (Ticaret) sosyal yardım
- protect one's benefits
- çıkarını korumak
- termination benefits
- (Ticaret) işten çıkarma tazminatları
- benefit
- işsizlik ve sağlık ödeneği
- benefit
- {f} yararlan
Romancılar ve şairler gibi yazarlar bilimin avantajından çok fazla yararlanıyor gibi görünmüyorlar.
- Writers such as novelists and poets don't seem to benefit much from the advance of science.
Bundan kim yararlanıyor?
- Who benefits from that?
- daily benefits
- günlük kâr
- family benefits
- kodak ödenekleri
- fringe benefits
- işte ek olanaklar
- benefit
- Maaş harici sağlanan imkân
- family benefits
- aile ödenekleri
- health benefits
- sağlık faydaları
- interstate benefits
- devletlerarası faydaları
- manipulation of selective benefits
- seçmeli kazançların yönetilmesi
- means-tested benefits
- demektir-test faydaları
- unemployment benefits
- işsizlik ödeneği
- agricultural benefits
- tarımsal yararlar
- agricultural benefits
- zirai faydalar
- benefit
- {f} -in yararına olmak, -e yararlı olmak, -e yararı dokunmak; from -den yararlanmak, -den faydalanmak, -den istifade etmek
- benefit
- {f} yarar sağla
Toplum yeni sanayiden yarar sağlayacaktır.
- The community will benefit from the new industry.
Yurt dışında bir gezi size yarar sağlayacaktır.
- You will benefit by a trip abroad.
- benefit
- (Mukavele) fayda, kar, yarar
- benefit
- menfaat için tertiplenen eğlence veya gösteri
- benefit
- benefit of clergy eskiden ruhban sınıfına tanınan dokunulmazlık imtiyazı
- benefit
- çıkar/y
- benefit
- (Avrupa Birliği) fayda, istifade, kar, menfaat
- death benefits
- (Ticaret) veraset geliri
- death benefits
- (Ticaret) ölüm yardımı
- dependency benefits
- (Askeri) AİLE YARDIMI: Silahlı kuvvetlere mensup şahısların bakmakla yükümlü oldukları yakınlarına tahsis edilen bir yardım. Aile yardımı; bir çavuşun veya daha ast rütbede bulunan erat sınıfına mensup bir şahsın ailesi efradına tahsis ettiği para ile hükümetin yardım olarak buna eklediği paranın toplamıdır
- dependency benefits
- (Askeri) aile yardımı
- dependents benefits
- dul ve yetim aylığı
- flexible benefits
- (Ticaret) esnek avantajlar
- fringe benefits
- maaş dışında verilen haklar
- indirect irrigation benefits
- indirek sulama faydalan
- look after one's benefits
- çıkar gözetmek
- look after one's own benefits
- çıkarlarını gözetmek
- medical benefits
- sağlık yardımları
- personal benefits
- (Askeri) ÖZLÜK HAKLARI
- personal service and benefits
- (Askeri) ÖZLÜK HİZMETLERİ VE HAKLARI
- private benefits
- (Ticaret) özel çıkarlar
- reap the benefits
- (deyim) semeresini görmek
- spillover benefits
- (Ticaret) dışsal yararlar
- spillover benefits
- (Ticaret) taşma yararlar
- static benefits
- (Ticaret) statik yararlar
- stemming benefits
- yan yararlar
- stemming benefits
- yan faydalar
- survivors’ benefits
- dul ve yetim aylığı
- together with its benefits
- faydalarının yanısıra
- widow’s benefits
- (Sigorta) dul emekli aylığı
- withdrawal of benefits
- (Ticaret) kazancın geri alınması