benden

listen to the pronunciation of benden
التركية - الإنجليزية
(deyim) on the house
free, complimentary

This voucher entitles you to a free drink on the house.

paid for by the establishment
ben
i
benden başka herkes
everyone but me
benden söylemesi
i promise you
benden bunu isteme
(deyim) don't give me that
benden habersiz
without my knowledge
benden hoşlandın mı?
do you like me?
benden hoşlanıyor musun?
do you like me?
benden paso
fains I
benden paso
I have had enough
benden paso
fain I
benden uzak dursun
far be it from me
ben
beauty spot
ben
myself

I can only speak for myself. - Ben sadece kendim adıma konuşabilirim.

I can't bring myself to trust his story. - Ben onun hikayesine inanamıyorum.

ben
nevus
ben
the "I" part of the psyche
Ben
(Diş Hekimliği) naevus
ben
dark fleck of color (in the skin of a ripening fruit)
ben
freckle (on a person's skin)
ben
spot, macula (in the eye)
ben
(Anatomi) spiloma
ben
yours

Put yourself in my place. - Kendini benim yerime koy.

In that respect, my opinion differs from yours. - O bakımdan benim görüşüm sizinkinden farklıdır.

ben
ego

My brother-in-law is really egotistical. - Eniştem gerçekten bencil.

An egoist is someone who thinks only about himself, and not about me. - Bir egoist, beni değil de sadece kendisini düşünen birisidir.

ben
mole

She had a mole on her face. - Onun yüzünde bir ben var.

Tom has a mole under his left eye. - Tom'un sol gözünün altında bir beni var.

ben
me
Kazan kazana dibin kara seninki benden kara demiş
(Atasözü) - A faulty person should not criticize the other.- A pot (should not) call the kettle black
ben
ive
ben
i'm
Tencere dibin kara seninki benden kara
The pot calling the kettle black
ben
mole, beauty spot
ben
mole; ego
ben
mole; beauty spot
bir sonraki içkiler benden
The next round is on me
bunu benden esirgeme
(Konuşma Dili) don't withhold this from me
bunu benden esirgeme
(Konuşma Dili) don't withhold it from me
bunu benden esirgeme
(Konuşma Dili) don't keep it back from me
bunu benden isteme
not for love or money
günah benden gitti
You can either ignore my advice or follow it; but if you ignore it, don't blame me if anything goes wrong
hesap benden
The bill is on me
hesaplar benden
my shout
irtibat benden! komutu
(Askeri) guide on me
içkiler benden
my shout
para isteme benden, buz gibi soğurum senden
(Atasözü) You don't like to have much to do with people who are always asking you for money
tencere dibin/götün kara, seninki benden kara
(Konuşma Dili) The pot's calling the kettle black
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف benden في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

Ben
A diminutive of the male given name Benjamin or, less often, of Benedict
ben
The oil of the ben seed
ben
Son of (used with Hebrew and Arabic surnames)
ben
A Scottish or Irish mountain or high peak
ben
A tree, Moringa oleifera or horseradish tree of Arabia and India, which produces oil of ben
ben
Ben-room: The inner room of a two-room hut or shack (as opposed to the but)
ben
Inner, interior
ben
a mountain or tall hill; "they were climbing the ben"
ben
Bentonite
ben
Within. Akiba ben Joseph Alfasi Isaac ben Jacob Alkalai Judah ben Solomon Hai Abba Mari ben Moses ben Joseph Israel ben Eliezer Ben Ali Zine el Abidine Ben Bella Ahmed Ben Nevis Ben Gurion David Big Ben Mohammed ben Brahim Boukharouba Eleazar ben Judah of Worms Eleazar ben Judah ben Kalonymos Elijah ben Solomon Elisha ben Abuyah Hecht Ben Heller Yom Tov Lipmann ben Nathan Ha Levi Hogan Ben Solomon ben Yehuda ibn Gabirol Ibn Tibbon Judah ben Saul Ishmael ben Elisha Israeli Isaac ben Solomon Jacob ben Asher Johanan ben Zakkai Joseph Ben Matthias Judah ben Samuel Karo Joseph ben Ephraim Luria Isaac ben Solomon Salomon ben Joshua Moses ben Maimon Manasseh ben Israel Meir ben Baruch Moses ben Menachem Moses ben Shem Tov Prusiner Stanley Ben Saadia ben Joseph
ben
A hoglike mammal of New Guinea (Porcula papuensis)
ben
EPA's computer model for analyzing a violator's economic gain from not complying with the law
ben
Son of; frequently used in personal names, as Ben-Gurion
ben
benedictive mood
ben
a mountain peak
ben
(Hebrew for "son, son of"; Aramaic bar) Used frequently in "patronymics" (naming by identity of father); Rabbi Akiba ben Joseph means Akiba son of Joseph
ben
Well Used with other words, e g ben marcato, well accented, emphasized
ben
{i} high point, summit, peak
Ben
{i} male first name (form of Benjamin)
ben
Within; in; in or into the interior; toward the inner apartment
ben
indic
ben
An old form of the pl
ben
a mountain or tall hill; "they were climbing the ben
ben
Son of
ben
The seed of one or more species of moringa; as, oil of ben
ben
pr
ben
Motor & Allied Trades Benevolent Fund
ben
The inner or principal room in a hut or house of two rooms; opposed to but, the outer apartment
ben
of Be
Ben
diminutive of Benjamin or, less often, of Benedict or Bernard
ben
The winged seed of the ben tree
ben
The inner room of a two-room hut or shack (as opposed to the but)
التركية - التركية
Birisi tarafında olan (kimse)
Ben zamirinin çıkma durumu eki almış biçimi
tarafımdan
ben
Olta veya tuzağa konulan yem
ben
Bir kimsenin kişiliğini oluşturan temel öge, ego
ben
Kuşun yavrusuna taşıdığı yem
ben
Saçta, sakalda beliren beyazlık
ben
Çoğu doğuştan, tende bulunan ufak, koyu renkli leke veya kabartı: "Dedim tane tane olmuş benlerin / Dedi zülfüm değdi tel yarasıdır."- Âşık Ömer
BEN
(Osmanlı Dönemi) (Bak: Ene) t. Psk: Şuurlu kişiliğimiz. Başlangıçta çocuğun benliği şuurlu değildir. Kendisini başkasından ayıramaz. Fakat canlı olarak ihtiyaç ve istekleri vardır. Benin bu şuursuz haline "alt ben" denir. Kendisi ile başkası arasındaki farkı anlamaya, münasebetler kurmaya, düşünmeğe başlayınca şuurlu kişiliği, beni ortaya çıkar. Ben, kendi menfaatına gördüğü, haz duyduğu herşeyi ister. İsteklerine kendisi için tehlikeli, acı verici gördüğü yerde, yani yine kendisi için sınır koyar. Başkalarını hesaba katma
ben
Kişiyi öbür varlıklardan ayıran bilinç
ben
Tekil birinci kişiyi gösteren zamir: "Bütün sevgileri atıp içimden / Varlığımı yalnız ona verdim ben."- A. K. Tecer
ben
En çok üzümde görülen olgunlaşma belirtisi
tencere dibin kara seninki benden kara
(Atasözü) The pot´s calling the kettle black
Ben
(Osmanlı Dönemi) ENE
Ben
ego
ben
Çoğu doğuştan, tende bulunan ufak, koyu renkli leke veya kabartı
ben
Tekil birinci kişiyi gösteren zamir
ben
Tembel hayvan da denilen ve hep ağaçların üstünde asılı olarak yaşayan memeli hayvan
الإنجليزية - التركية

تعريف benden في الإنجليزية التركية القاموس.

BEN
(Askeri) temel ansiklopedi numarası (base encyclopedia number - temel ansiklopedi numarası BE number basic encyclopedia number)
Ben
(isim) iç oda (İsk.)
Ben
{i} iç oda (İsk.)
ben
iskoç iç oda
ben
içinde

O utanç içinde başını eğdi. - She bent her head in shame.

ben
banağacı
ben
bu ağacm tohumu
ben
tepe/dağ
ben
bu tohumdan çıkanlan ince yağ
ben
Moringa aptera
ben
iç oda
ben
sorkun ağacı
benden
المفضلات