They determined the date for the trip.
- Seyahat için tarihi belirlediler.
One's lifestyle is largely determined by money.
- Kişinin yaşam tarzı, büyük ölçüde para ile belirlenir.
A fact-finding committee was set up to determine the cause of the incident.
- Olayın nedenini belirlemek için bir gerçeği bulma komitesi kuruldu.
They set the time and place of the wedding.
- Onlar düğünün zamanını ve yerini belirlediler.
Can you identify which coat is yours?
- Hangi ceketin seninki olduğunu belirleyebilir misin?
A spectrometer uses light to identify the chemical composition of matter.
- Bir spektrometre, maddenin kimyasal bileşimini belirlemek için ışık kullanır.
What was the determining factor in this case?
- Bu durumda belirleyici faktör neydi?
I'd like to determine the value of this painting.
- Bu tablonun değerini belirlemek isterim.
One's lifestyle is largely determined by money.
- Kişinin yaşam tarzı, büyük ölçüde para ile belirlenir.