belgelik

listen to the pronunciation of belgelik
التركية - الإنجليزية
archives
archive
library
arcive
belge
document

The document was distributed to all department heads. - Belge tüm bölüm başkanlarına dağıtıldı.

The documentary is meant to raise consciousness about the plight of the poor. - Belgesel, yoksulların durumu hakkında bilinçlendirmek demektir.

belge
documentary

I will watch a documentary. - Bir belgesel izleyeceğim.

I'm going to watch a documentary. - Bir belgesel izleyeceğim.

belge
deed
belge
record

The document records that the war broke out in 1700. - Belge kayıtları savaşın 1700 yılında patlak verdiğini yazıyor.

belge
card

Tom entered the conference room, carrying a large cardboard box full of documents. - Tom konferans odasına girdi, belgelerle dolu büyük bir karton kutu taşıyordu.

belge
{i} certificate

May I see your birth certificate? - Doğum belgeni görebilir miyim?

After a long wait in line, she was told she should get a certified copy of her birth certificate as identification. - Uzun bir bekleyişten sonra, ona kimlik olarak onun doğum belgesinin onaylı bir nüshasını alması gerektiği söyleniyor.

belge
questionnaire
belge
label
belge
certification
belge
(Ticaret) warrant
belge
(Bilgisayar) doc

President Lincoln wrote all five of these documents. - Başkan Lincoln bu belgelerin tüm beşini yazdı.

The documentary is meant to raise consciousness about the plight of the poor. - Belgesel, yoksulların durumu hakkında bilinçlendirmek demektir.

belge
(Politika, Siyaset) act

This document was actually written by Tom. - Bu belge aslında Tom tarafından yazıldı.

belge
(Politika, Siyaset) written record
belge
(Ticaret) documentation
belge
title
ulusal belgelik
national archive
belge
{i} present
belge
testiness
belge
transcript
belge
{i} letter
belge
note

A note was attached to the document with a paper clip. - Bir not bir ataş ile belgeye tutturuldu.

belge
voucher
belge
document, certificate
belge
reference
belge
muniment
belge
instrument
belge
brief

Tom opened his briefcase and pulled out a couple of documents. - Tom evrak çantasını açtı ve birkaç belge çıkardı.

belge
(Hukuk) act, certificate, document, instrument, credentials (a red pass)
belge
sheepskin
التركية - التركية
Arşiv
Belge ve yazıların saklandığı yer, arşiv
Belge almayı hak eden
BELGE
(Osmanlı Dönemi) Bak: Vesika
Belge
(Hukuk) VESİKA
belge
Bir gerçeğe tanıklık eden yazı, fotoğraf, resim, film vb. vesika, doküman
belge
Bir gerçeğe tanıklık eden yazı, fotoğraf, resim, film vb. vesika, doküman: "Mahkemenin elinde bu iddiaları yalanlayacak bir belge yoktu."- T. Buğra
belgelik
المفضلات