Dün ya da evvelsi gün Asahi gazetesinde Wikipedia'dan alıntı yapmamanız gerektiğini vurgulayan bir ifade vardı.
- There was a statement in the Asahi newspaper yesterday or the day before stressing that you shouldn't quote Wikipedia.
Evvelki gün Osaka'ya vardık.
- We arrived in Osaka the day before yesterday.
Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
- Before going to work in Paris, I must brush up on my French.
Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
- Before going to study in Paris, I must brush up on my French.
Daha önce böyle harika bir film izlediniz mi?
- Have you seen such a wonderful movie before?
Ben daha önce böyle güzel bir kız hiç görmemiştim.
- I had never seen such a beautiful girl before.
John mesleğini ailesinden daha önde tutar.
- John puts his career before his family.
Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.
- Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town.
Daha önce o kızla karşılaştım.
- I've met that girl before.
Kaza, önceki gün gerçekleşti.
- The accident took place the day before yesterday.
Önceki gün, seni bir striptiz kulübünde gördüm.
- I saw you in the strip club the day before yesterday.
Evvelce sarhoş oldum; daha da çok olacak gibiyim.
- I've been drunk before and likely will get drunk many more times.
Uzay teleskobu bize evreni tanımada öncesinden çok daha fazla yardım edecek.
- The space telescope will help us know the universe much better than before.
Sen doğmadan öncesinden beri babanı tanıyorum.
- I've known your father since before you were born.
Bizim başkanımız şimdi eskiden olduğu kadar popüler değil.
- Our president is not as popular now, as he was before.
Eskiden kahvaltıdan önce yürüyüş yapardım.
- I used to take a walk before breakfast.
Yeni bir öğretmen sınıfın önünde durdu.
- A new teacher stood before the class.
Kapının önünde genç bir adam şarkı söylüyor.
- A young man is singing before the door.
Biz önceden aperatifleri hazırladık.
- We prepared snacks beforehand.
Önceden tüm hazırlıkları yapmadan kışın dağlara tırmanacak kadar aptal değilim.
- I know better than to climb mountains in winter without making all necessary preparations beforehand.
O, çok geçmeden tövbe etti.
- He came to repent before long.
Umarım otobüs çok geçmeden gelir.
- I hope the bus will come before long.
Sen doğmadan öncesinden beri babanı tanıyorum.
- I've known your father since before you were born.
Vardiyamın öncesinde sadece bir saatim var.
- I only have an hour before my shift.
O, efendisinin öfkesi karşısında geri çekildi.
- He recoiled before his master's anger.
Sami, çocuklarının ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarının önüne koydu.
- Sami put the needs of his children before his own needs.
Adının önüne bir haç yap.
- Make a cross before your name.
An entrepreneur puts market share and profit before quality, an amateur intrinsic qualities before economical considerations.
He stood before me.
The period before us looks grim because of the economical crisis.
In alphabetical order, cat comes before dog, canine before feline.
I've never done this before.
The case laid before the panel aroused nothing but ridicule.
He died previous to my arrival.
- He died before I arrived.